6 Şubat’tan sonra | Haber sitesi PolitikYol

Afetten sonra eskisi gibi olmayalım lütfen ve bu kadar insanı kaybetmemize neden olan 6 Şubat depremini de unutmayalım. Ama yeni bir bilinç ve düzen içinde, birlikte yaralarımızı iyileştirmeye çalışarak yaşamaya çalışmalıyız.

Çoğumuz için zaman durmuştur. 6 Şubat’tan önce hayatımıza dönemeyiz. Bizden değil. Depremden sağ kurtulanların, kazadan sağ kurtulanların, sevdiklerini kaybedenlerin acısını asla tasavvur edemeyiz ama geri kalanımız hastayız. Ülkenin hiçbir yerinde iyi insan yok.

Sadece fay hatlarında değil, insanlar üzerinde de çok fazla stres birikti. 6 Şubat depreminin yanı sıra, beklenen yeni büyük depremlerin vuracağı tahmin edilen şehirlerde yaşayan insanların başka duyguları da var. Zor durumunuzla başa çıkmak herkes için farklıdır. Tek ortak payda bu ülkenin her vatandaşının deprem bölgesi için elinden geleni yapmasıdır.

Bazıları kendilerini dibe vuran duygularına teslim eder, küçülür ve susar. Bazıları gerçeklerle yüzleşir ve onlara karşı öfke biriktirir.

Kızgınlarla ve onlara hitapla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.

Öncelikle bunun doğal bir olgu olduğuna inananlardan bunu politize etmemelerini rica ediyorum. Deprem bir doğa olayıdır, önceden tahmin edilebilir, ancak özel olarak tahmin edilemez ve önlenemez. Katılıyoruz. Depremler doğrudan kimseyi öldürmez. Sanırım bu gerçeğe katılıyoruz. Ancak zemin seçiminde bilimsel gerçeklerin göz ardı edilmesi, deprem yönetmeliğine uyulmaması ve denetim mekanizmalarının olmaması binlerce kişinin ölümüne yol açabilmektedir. İnşaat sektörünün ve günümüz siyasetinin kan kardeşliği de malum.

99 depreminden sonra başta İstanbul olmak üzere ülke genelinde güvensiz binaları dönüştürme söylemiyle başlayan süreç belki de bu amaca hizmet etmemiş olabilir. Güvenli inşaattan ziyade karı maksimize etmeye odaklanan karlı, dönüşümsel bir organizasyon. Yabancılara ev satın alarak vatandaşlık verilmesi, savaş nedeniyle yabancıların göç etmesi gibi faktörlerin de etkisiyle hem gerçekten zengin hem de zengin yabancılar, özellikle İstanbul’da yeni ve güvenli binalarda yaşayabilirler. Her fırsatta günah keçisi seçilen beyaz yakalılar, bir eve iki maaşla da olsa kentte barınmak zorlaştı.

Ancak bu tablodan daha güvenli evlerde yaşayanlar sorumlu değil. İstanbul’da ben dahil çevremdeki birçok kişi eski binasından daha güvenli olacağını düşündükleri yeni bir eve taşınmak istiyor. Ve hiçbirimiz bunu karşılayamayız. Ancak yeterli bir senaryoda hepimiz hemen evimizi değiştirirdik değil mi? Bu durumda suçlu biz olacak mıyız? Bu tablonun sorumlusu 20 yıl ülkeyi yönetenler değil de kim? Örneğin, Rus-Ukrayna savaşından kaçıp Kadıköy’de yeni binalara yerleşen Slav komşularımız, merkezi veya yerel yönetim değil mi?

Deprem bölgesinde çok sayıda Suriyelinin yaşadığını biliyoruz. Yağmacıların sadece Suriyeliler olduğuna inananlar ve düşmanlıklarını sosyal medyada sergilemekten çekinmeyenler, felaketten sonra nereden geldiklerini sormadan kimsenin onları kurtarmaya çalışmadığına bir kez daha baksın. Bölgede hem kurtarılan hem de kurtarılan çok sayıda Suriyeli vardı.

Öfke doğru yönlendirilirse ülkenin geleceği için çok güzel sonuçlara yol açabilir. Ama içinde bulunduğum korku atmosferinde çoğu insan bilinçli ya da bilinçsiz olarak yanlış kişi ve toplulukları suçlayıp oklarını onlara doğrultuyor. Irkçıların ve şizofren senaristlerin tuzağına düşüyor.

Ayrıca, hayatınıza nasıl devam edebileceğiniz konusunda birçok yargı görüyorum. Her şeyi en iyi ve en doğru bilenler vardır aramızda. Onlardan başka kimse bir şey bilmez, ıstırabı, kederi, hassasiyeti… Eskiler bir el verir, öbürü görmez derdi, yeni nesil canlı yayın yapıyor. Videoyla ne yaptığını bildirmeyenler “yardım etmedi” etiketiyle kaşlarını çattı. Geceleri uyuyamayanlar, işine konsantre olamayanlar iki saat dışarı çıkıp uyanıyor, bir yerde yiyip içiyor ve “Vay canına, nasıl eğleniyorsunuz?”

Sadece pandemi dönemini hatırlatmak istiyorum. Özellikle intihar eden müzisyenler. Bazıları pandemiden bu yana yeniden istihdam edilirken, hizmet sektörü genelinde restoran ve ilgili sektörler başta olmak üzere kayıtlı ve kayıtsız 1,5 milyon kişi işsiz kaldı.

Herkesin farklı mücadele biçimleri vardır, herkes yaşadıklarına kendi tarzında tepki verir. Belki kibirli davranarak, birbirimizi linç ederek travmamızı şiddetlendiriyoruz. Hiç kimse eskisi gibi yaşamaya devam edemez. Afetten sonra eskisi gibi olmayalım lütfen ve bu kadar insanı kaybetmemize neden olan 6 Şubat depremini de unutmayalım. Ama yeni bir bilinç ve düzen içinde, birlikte yaralarımızı iyileştirmeye çalışarak yaşamaya çalışmalıyız. alçakgönüllülükle

İlginizi Çekebilir