Kapitalist sistemin başarısızlıklarından kaynaklanan krizler; Bu, yoksulluğu, işsizliği, savaşları ve kitlesel göçleri doğururken, tüm bunların artığı olan ırkçı-faşist hareketler de güçleniyor.
“Kitleleri birbirine kızdırırsak karınlarının açlığını unuturlar”
Charlie Chaplin
İngiltere gündemi bugünlerde çok hareketli. Muhafazakarlar, ülke ekonomisinde yarattıkları tahribatı ve buna paralel olarak artan yoksulluğu fark etmemek için ırkçılığın karanlık sokaklarından çıkış yolu buluyor. Hindistan doğumlu Rishi Sunak liderliğindeki hükümet, popülist söylemle tatlandırılmış faşist eylemlerle kendi elleriyle yarattıkları tıkanıklıktan kurtulabileceğine inanıyor.
“Ülkeyi mülteci işgalinden korumak için” hazırlandığı iddia edilen yasa tasarısı gündemin belirleyicisi ama tasarının ülkenin anti-demokratik kesimlerini daha fazla kızdırmak için tasarlanmadığı da açık. son yıllarda güçlenen neo-Naziler gibi. Tasarı özünde İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere’ye gelen göçmenlerin “sığınma” başvurusunda bulunmalarını ve vatandaşlık almalarını engellemek için girişini kısıtlamayı amaçlıyor. Başka bir deyişle, bir mültecinin ülkede kalamaması söz konusu. Bu yasa tasarısı ile muhafazakarlar bilinçlerinin derinliklerinde sakladıkları faşizmlerini serbest bırakırken, bir yandan da ırkçılara mavi boncuk dağıtıyorlar.
“Tekneleri durdurun” sloganıyla çıkarılan yasa tasarısının “insanlık dışı” olduğu vurgulanmalıdır. Mültecilerin nefret nesnesi haline gelmesi durumunda ülkenin ekonomik çöküşünün unutulacağı düşüncesi aslında büyük bir acizliğe işaret etmektedir. Çünkü genel seçimdeki tüm anketler muhafazakarların ağır bir yenilgiye uğrayacağını gösteriyor. Bu nedenle Altar, partisinin kaybettiği mevzileri kazanmaya çalışıyor, insanlarda korku ve endişe uyandırıyor.
Açlık ve yoksulluk sağcı politikacılar için sorun değil. Öyle ya da böyle faşizm denen bir şey icat edildi ve geniş izleyici kitlesi için her zaman can yeleği görevi görmeye hazır. Doğal olarak, bu menfur siyasi eylemler her zaman Batı ülkelerinde gerçekleşmiyor. Cami çıkışında poz verenlere, mitinglerde elinde Kur’an-ı Kerim sallayanlara yabancı değiliz. Her şey faşist kibir ve kibirle ilgili.
“ALMANYA’DA ARYANLAR“BEN YARATTIM
Avrupa’daki konut sıkıntısından bahsedelim. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde konut protestolarının olmadığı bir gün bile geçmiyor. Bu felaketin en derinden Almanya’da hissedildiğini düşünüyorum. 2015 yılından bu yana sürekli mülteci akını nedeniyle Almanya’da kiralık konut piyasası felç oldu. Ben Almanya’da barınma sıkıntısıyla iç içe yaşayanlardanım. Yaklaşık 4 aydır Düsseldorf’ta kiralık ev arıyorduk. Evde değil. Bazı Alman arkadaşlar 2 yıldır ev arayan tanıdıkları olduğunu söylüyorlar.
Hatta bu ev arama sırasında görüştüğümüz bazı kişiler “Ev sahipleri ve şirketler yabancıları pek sevmez” diyerek bize biraz arka plan bilgisi verdiler. Ev aramaya başladığımızdan beri bu “ırkçılık” meselesi kafamızda dönüp duruyor ama biz yine de “hayır tatlım” deyip bir kenara ittik. Başvurduğumuz 30 evden sadece 7’sinden dönünce bu konuyu düşünmeye başladık. Bize “gel gör” diye gösterilen evlerin hiçbirine kabul edilmedik o da ayrı bir konu.
Açlık, yoksulluk, sağcı politikacılarbaşı dertte olmakHAYIR. Öyle ya da böyle faşizm denen bir şey icat edildi ve geniş izleyici kitlesi için her zaman can yeleği görevi görmeye hazır.
Geçenlerde konuştuğum bir Alman arkadaşım ev sahibine bir yere gitmek istediğini söylediğinde, “Eğer onun yerine birini önereceksen, lütfen yabancı olma. Komşular yabancı istemiyor” diyerek şok olduğunu da sözlerine ekledi. Görünüşe göre Almanlar, yabancılardan uzak durmak için “Aryan ırk mahalleleri”, yani kurtarılmış bölgeler yaratmaya çalışıyor. Konu dönüp dolaşıp aynı yerden Nazizm ve Hitler ile bağlantı kuruyor. Kiralık evle ilgili bu hikaye işte böyle kangren oldu.
Alman Kiracılar Derneği Başkanı Lukas Siebenkotten konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Yeterli sosyal konut yapılmazsa 2023 kiracılar için zor bir yıl olacak ve akıl almaz bir felaket başlayabilir” dedi. Bu felaketin en çok yabancıları etkileyeceği açık. Yaklaşık 2 yıl önce Bremen’de bir konut firmasının başvuruları “Yabancı Alman” olmak üzere iki ayrı kategoride değerlendirdiği ortaya çıktı.
Şirket bununla yetinmez ve “Yabancı” kategorisi “Müslüman”, “Hıristiyan”, “Turban” vb. Alt kategorilere ayrıldığı tespit edildi. Kiralık daire başvurusunda bulunan bir Alman’a şirket çalışanları tarafından 10 gün içinde 5’e yakın konut teklif edildiği, hatta aynı dönemde yabancının telefonlarına bile cevap verilmediği öğrenildi. İşte böyle.
Ülkede devlet “anti-faşist” bir imaj sergilese de vatandaşların ve şirketlerin yabancı düşmanlığı ve faşizm adına üzerlerine düşeni yaptığı açık. George Bernard Shaw, “Irkçılık, uçarılığın şeytani ve psikopatik bir biçimidir” dedi. İyi dedi…
Sonuç olarak kapitalist sistemin başarısızlıklarından kaynaklanan krizler; Bu, yoksulluğu, işsizliği, savaşları ve kitlesel göçleri doğururken, tüm bunların artığı olan ırkçı-faşist hareketler de güçleniyor. Bu tablonun en katmanlı örneklerinden biri de ülke bazında Almanya’dır. Irkçılık, polis şiddeti, yabancı düşmanlığı, homofobi, kültürel ayrımcılık, neo-Nazi terörü, savaşlar ve çevre katliamları faşizm ağacının dallarıdır.
Bu anı tahmin etm en bDönemin sorunlarını çözmek için ideolojik hamleler yapamayan merkez sağ siyasetin, büyük bir talihsizliktir. ve sol elemanlarGerçek şu ki, insanlar ırkçı-faşist siyaset sahasında oynamaya zorlanıyor.
Küreselleşme yolunda ilerleyen, kapitalizmin bekası için giderek kaçınılmaz hale gelen milliyetçilik ve faşizmi içine alan bir sistemin parçasıdırlar. Avrupa; ayrımcılığı, şiddeti, kültür ve medeniyet odaklı Avrupamerkezciliği kullanan ve kötüye kullanan ırkçı bir sömürge kıtası.
Almanya’da Ulusal Ayrımcılık ve Irkçılık İzleme Örgütü tarafından yürütülen bir anket, vatandaşların yüzde 90’ının ülkede ırkçılığın var olduğunu kabul ettiğini gösterdi. Bu çalışmanın sonuçları, insanların kasıtlı olarak faşizm batağına çekildiğini göstermesi açısından önemlidir. Avrupa’da yavaş yavaş sönmekte olan demokrasi ateşini yeniden alevlendirmek için bir şeyler yapılması gerekiyor.
Şu anda bence en büyük sıkıntı, dönemin sorunlarına çözüm bulmak için ideolojik hamleler yapamayan merkezi siyasetin sağ ve sol unsurlarının ırkçı-faşist siyaset sahasında oynamaya zorlanmasıdır. siyaset.
Sol sosyalist partilerin ideolojik refleksleri felçliymiş gibi davrandığımızda, salt retoriğe dayalı siyasi anlayışlarıyla birleştiğinde, demokrasiye kurulan tuzağın boyutu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Nerden bakarsanız bakın sonuç değişmiyor. İhtiyacımız olan şey “barış” ve daha fazla demokrasi.
İlginizi Çekebilir
- 7. sınıf öğrencisi okulda beş arkadaşını bıçaklayarak öldürdü
- YSK, Erdoğan’ın adaylığına yönelik itirazları bugün görüşecek
- İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: Dert kaderden, bela Beştepe’den
- ABD’de tren kazası: 20 vagon raydan çıktı
- Her kriz toplumsal eşitsizliği artırır
- BALKAN | Yunanistan sınırında 3 FETÖ zanlısı tutuklandı
- İstanbul’da TEM otoyolunda meydana gelen kaza: 6 kişi öldü, çok sayıda yaralı var
- Sorumluları mahkemelerde aramak yerine deprem komisyonu oluşturulmalıdır.
- 500.000 seçmenin farkı nereden geliyor?
- BALKAN | 2030’a kadar Avrupa’nın LNG üretim kapasitesinin yarısından fazlası atıl durumda olabilir