İyi ve Akşener partilerine meşruiyet kazandıran yönetim sistemi değil, zihniyet değişikliğidir. O ve kendisine yakın siyasetçiler ve siyaset dışındakiler “evet, gerekirse bu sistemden parlamenter sisteme geçelim ama yönetim anlayışı değişecek” istiyor.
Türkiye’deki siyasi iklim, günlük hayatımızı etkileyen pek çok konuyu konuşmaya izin vermediği gibi, derinlemesine bir entelektüel tartışma ve kavram tartışması yapmayı da imkansız kılıyor.
Bu yüzden daha az kelimeyle daha az tartışıyoruz. Günlük tartışmalar üzerinden olayları biraz yüzeysel okuyoruz.
Ancak İyi Parti lideri Meral Akşener’in son dönemdeki duruşu, Altı Masa’dan istifa etmesi ve ayakta yaptığı açıklamalar bize böyle bir tartışma yapma fırsatı verdi.
Zira kendi deyimiyle Akşener’in “beklenmedik” gidişinin ardındaki tek mesele, “İyi Bir Parti İçin Dürtme” ya da masada oturmak “Ölüm ve sıtma arasında zorunlu seçim” Öyle düşünmüyorum.
Akşener’in CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan sonra bu masadaki en güçlü ikinci siyasi figür olduğunu ve sözlerinin ağırlığının oy sayısıyla orantılı olduğunu unutmayalım. Elbette kullanımı siyasi güce değil, masadakilerin iknasına bağlıdır. Masanın etrafındakileri ikna edemezse, bu aslında kendisi ve diğer liderler arasında daha derin bir siyasi ayrım anlamına geliyordu.
Bu bağlamda Akşener’in böylesine sert bir konuşmayla masadan ayrılmasının, sadece yetkili kurulların aldığı bir kararı yansıttığını düşünmüyorum.
Açıkçası Akşener bu kararı, ileride detaylarına daha fazla hakim olacağımız bir dizi ilişkiden sonra, aklımız çalıştıktan sonra vermiş gibi görünüyor.
Aldığı bu karar da ideolojik duruşunun altında yatan zihniyetin bir ürünüdür. Ve biz bu zihniyeti, siyasi ve toplumsal tahayyülünü biliyoruz çünkü içinde yaşıyoruz.
Yani AKP öncesi içinde bulunduğum siyasi sisteme meşruiyet kazandıran zihniyet, toplumsal ve toplumsal meseleleri bireysel ve temel hak ve özgürlüklerden önde tutan bir zihniyete dayanmıyordu.
OTORİTER MANTALİT VE TÜRKİYE
Siyasete atıldığımdan beri en çok duyduğumuz ve konuştuğumuz kavramlardan biri de “zihniyet değişikliği”. “Sistemi değil, zihniyeti değiştirmek gerekir”, “Değişmeden zihniyet değişmez” sözlerini sık sık duymuşsunuzdur.
Sıkça tekrarlanan bu şikayetin arkasında içinde yaşadığımız zihniyetin toplumsal sorunları çözmediği inancı vardır ve bu doğrudur.
Üstelik bu tanım sadece AKP dönemi ve 2018’den beri yürürlükte olan Türkiye Alatürk tipi başkanlık sistemi ile ilgili de değil. Yani AKP öncesi içinde bulunduğum siyasi sisteme meşruiyet kazandıran zihniyet, toplumsal ve toplumsal meseleleri bireysel ve temel hak ve özgürlüklerden önde tutan bir zihniyete dayanmıyordu.
2018 yılında tanıtılan yeni yönetim sistemi; bu zihniyeti güçlendirdi ve toplumu devlete karşı çok daha savunmasız hale getirdi.
Bu zihniyetin adı; otoriterdir.
Epistemolojik olarak dayandığı maddi bir dış gerçekliğe sahip otoriter bir zihniyet, toplumu ve toplumsal talepleri iradesinden yoksun bırakarak, insanları dış gerçeklik karşısında pasifleştirir; tek çıkış yolunu, toplumun maddi yasalara ve “yöneticiler” tarafından konulan kurallara uymasında görüyor. Toplumu tek ve değişmez bir kültürel kimliğe, tek bir eğitime, homojen bir topluma ve tepeden tırnağa verilen “doğru” bir anlayışa uymaya zorlar.
İktidara geldiği andan itibaren yönetenlerin her şeyi bildiğini ve toplum adına doğru kararlar aldığını düşündü; Bu zihniyet, toplumu toplumsal taleplerle sistem için bir tehdit olarak görmektedir. Bu zihniyet bize yabancı değil.
Siyasi iktidar bloğunun bugün devletle kurduğu eklektik yapının siyasi duruşu budur.
Onlardan farklı düşünen, başkadır ve düşmandır; O bir hasım, siyasi bir rakip değil.
Bu bağlamda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmeliyiz. Yıllardır yazı ve yorumlarında “Kılıçdaroğlu’nun en büyük sıkıntısı siyasi yalnızlıktır” derken, bu büyük dönüşümün parti içinde yeterince anlaşılmadığını ve dolayısıyla içselleştirilmediğini kastediyor.
ALTINCI MASA VE ZİHNİ
İşte Altı Masa, özünde bu zihniyete karşı demokratik zihniyetin içinden bir model inşa ediyor.
Altı Masa, nasıl oy kullanırlarsa kullansınlar, tartışmaların eşit olarak oturabileceği, konuşabileceği ve ortak kararlar alabileceği bir platformdur. Bu bakımdan müzakere masasındaki çalışma süreci ve karar alma mekanizmaları demokratik zihniyetin bir yansımasıdır.
Sonuç olarak demokratik zihniyet, dış gerçekliğin epitemolojik olarak kesinlikle bilinemez olduğunun ve zihnimizin dış dünyayı algılamasına rağmen dış gerçekliği çarpıtarak kendisine anlamlı kıldığının kabulüdür. Bu durum, “dış gerçeği” kimsenin bire bir bilememesine ve bu anlamda insanların birbirine muhtaç olmasına dayanmaktadır. Başka bir deyişle, genel gerçek ancak tüm fikirler bir araya geldiğinde ortaya çıkacaktır. Bunlar ancak farklılıkların birleşmesi ile üretilebilecek olgulardır.
Ortak bir hakikat yaratmak için tek şansımız; Fikirlerimiz toplumu ikna etme sürecinde taraftar sayısını artırmaya çalışmakla mümkündür. Ancak iknaya açık olmak bu çabaları daha anlamlı hale getirecektir. Bu çaba, bizim gibi olmayanlarla bir arada yaşama ve ortak bir kamusal alan yaratmaya dayalı bir siyasi duruş anlamına gelir. Bu açıdan katılım, diyalog, anlayış, ikna, pragmatik zorunluluklar değil, ahlaki seçimlerdir. Bu tercihler, demokratik düşüncenin dayandığı ilkelerdir.
Ne de olsa demokrasi, insanları alçakgönüllü yapan ve başkalarının önünde yargılayan bir zihniyettir.
Altı Masa’yı siyasi açıdan anlamlı kılan en güçlü yön, sürecin demokratik bir zihniyete dayalı olmasıdır.
Masadakilerin masaya oturduklarında sahip oldukları siyasi güçle değil; Bunları eşitleyerek, aynı zamanda konuşma ve siyasetin gücünü de eşitledi.
Bu bağlamda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmeliyiz.
Yıllardır yazı ve yorumlarında “Kılıçdaroğlu’nun en büyük sıkıntısı siyasi yalnızlıktır” derken, bu büyük dönüşümün parti içinde yeterince anlaşılmadığını ve dolayısıyla içselleştirilmediğini kastediyor.
Bu konuda Türkiye’nin asıl sorunu “kim yönetiyor” ve “hangi sistem” değil, toplumu “nasıl bir zihniyet” yönetecek. Bu tercih bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil, bir zihniyet tercihidir.
ADAYA DEĞİL AKIL İÇİN OY VERECEĞİZ
Ama bu zihniyeti benimsemeyenlerin düşündüğümüzden daha kalabalık olduğunu gördük. Bunlardan biri de Altı Masa’da yer alan Akşener’di. Tabii sadece kendisi değil, yakın çevresi ve danışmanları da. Nitekim bunu yazılarından, konuşmalarından ve açıklamalarından biliyoruz.
Onlara göre küçük partiler önemli değil. Evet, otoriter bir zihniyette küçük partiler bir anlam ifade etmeyebilir ama demokrasinin her fikre, her görüşe ihtiyacı vardır ve demokratlar için her farklılık ve her görüş kendilerinden daha az değerli değildir.
Kılıçdaroğlu’nun ‘Bu zihniyeti değiştireceğiz’ derken kastettiği değişiklik budur.
Sadece iktidar değişikliği değil, sadece parlamentarizme geçiş değil; yönetim sistemlerinin arkasındaki zihniyeti değiştirmek. Toplumu devlete karşı güçlendirin, devleti kontrol edin ve kamu politikasını halka hesap verebilir hale getirin.
İyi bir partiye ve Akşener’e en çok yakışmayan bu sanırım. O ve kendisine yakın siyasetçiler ve siyaset dışındakiler “evet, gerekirse bu sistemden parlamenter sisteme geçelim ama yönetim anlayışı değişecek” istiyor.
Bu konuda Türkiye’nin asıl sorunu “kim yönetiyor” ve “hangi sistem” değil, toplumu “nasıl bir zihniyet” yönetecek. Bu tercih bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil, bir zihniyet tercihidir.
Farklı olanla eşit koşullarda bir arada yaşamayı amaçlayan çoğulculuğu temel alan “demokratik zihniyet” ile toplumu standartlaştıran farklılıkları göz ardı eden “otoriter zihniyet” arasında bir alternatifle karşı karşıyayız.
O halde tercihimiz; “çoğulculuk” ve “totalitarizm” arasında.
İlginizi Çekebilir
- İklim değişikliği sadece bizimle mi ilgili?
- BALKAN | Gazprom: Türkiye’deki gaz merkezi piyasada şeffaf ve adil fiyatlandırma sağlayacak
- CHP’li Akın: “Dağıtım şirketlerinin acil durum planları ve mevcut jeneratörler deprem anında yetersiz kaldı”
- BALKAN | 2022’de 900 milyonu aşan dünyadaki turist sayısı, salgın öncesi rakamın yüzde 63’üne ulaştı.
- Kartala Belediyesi deprem bölgesi Hatay’da öğle yemeği vermeye devam ediyor.
- Mutluluk Partisi: Kılıçdaroğlu’na yüzde 90 destek
- Çorum’da camiden çıkanlara ateş açıldı: 6 yaralı
- AI chatbot, LinkedIn ve DeepMind’in kurucu ortağı: Pi
- Yapay zeka kullanarak genç kızın sesini klonladılar ve fidye istediler
- Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye’de faili meçhul suçlulara ve tehditlere yer yok