Akşener, uzun vadede hedeflediği “başbakan”a ulaşmanın zor olduğunu anlamış olmalı ki, artık Kılıçdaroğlu’nun 6 kişilik adaylığına karşı “birlik ve güçlü bir cumhurbaşkanı yardımcısı” için pazarlık yapıyor. bu gol Türkiye’de farklılıkların temsil edilmesi yerine siyasetin merkezinin çoğullaştırılması ve demokratikleştirilmesi; “devletçi/milliyetçi/milliyetçi” eksene doğru hareket etmek demektir
Son aylarda, her Millet İttifakı toplantısından gün veya günler önce ya Meral Akşener’in ya da İYİ bir milletvekilinin yaptığı açıklamayla CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan uzak olduklarını belirtmek zorunda hissediyorlar. Kesin olan bir şey var ki o da kararlılar.
Nitekim 2 Mart’ta Milletler İttifakı yeniden toplanacak. Bu sefer ittifakın cumhurbaşkanı adayı gündemde olacak. Ancak geleneğe göre bu kez İYİ Parti adına Genel Başkan Akşener katıldığı televizyon programında geleneksel açıklama yaptı.
Altı Tablo’nun “noter” olmamasından yola çıkarak Kılıçdaroğlu’ndan uzak olduklarını bir kez daha dile getirdi.
Kuşkusuz bu mesafe sadece AI parti lideri veya yardımcılarından kaynaklanmıyor. Hemen hemen aynı gün ve saatlerde danışmanlardan, sonra partiye yakın yazarlardan, sonra bilim adamlarından bu tür açıklamalar ve paylaşımlar peş peşe geliyor.
Bütün bunlar tesadüf olmadığına göre bunun bilinçli bir politika olduğunu ve bizzat liderin elinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Peki İYİ Parti ve Akşener’in amaç ve hedefleri neler?
Amacınızın ve amacınızın “Aksener başbakan olmak istiyor” olduğunu söylediğinizi duyar gibiyim. Ancak bu hedefe ulaşmak için gerekli koşullar vardır. Ve ilk olarak, gösterilecek cumhurbaşkanı adayı Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk ile kazanıyor. Bu ilk koşul yerine getirilmeden bu hedefin bir hayal olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
İYİ Parti liderinin 6 puan tablosunun başarısı için kendisini ve partisini vazgeçilmez gördüğü bir gerçektir. Ancak Akşener’in unuttuğu, bu vazgeçilmezliğin sadece İYİ Parti için değil, bu masanın etrafındaki tüm partiler için geçerli olduğudur. Aslında bu vazgeçilmezlik Tablo 6’nın ötesinde HDP için de geçerli.
Başka bir yazıda, bu gerekli koşullar hakkında ayrıntılı olarak yazdım.
ERKEN ENERJİ HASTALIĞI
“…Akşener programda 6’lı tablonun ‘noterlik’ olmadığını söylerken, buna ilk itirazın Kılıçdaroğlu’nun kendisinden geleceği açıktı. 6’ncı masada adayın ortak belirleneceğini söylerken Kılıçdaroğlu buna aykırı herhangi bir açıklama yapmadı. Dayatmaya karşı olduğunu söyledi – sanki adayın adı hiç konuşulmadığı halde Kılıçdaroğlu kendini dayatıyormuş gibi.
Kılıçdaroğlu’nun fikren katıldığı birçok uygulamanın sanki karşıymış gibi sunulması en azından kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun adaylığına mesafeli hissettiriyor.
…
Dolayısıyla Akşener’in ana fikrini ve resmi görüşünü bilmiyoruz.
Ancak gerçek şu ki, bu konum temelde sorunludur.
BAŞBAKANLIK KOLAY MI?
Yiyi’nin parti liderinin kendisini ve partisini altı puan tablosunun başarısı için vazgeçilmez gördüğü bir gerçektir. Ancak Akşener’in unuttuğu, bu vazgeçilmezliğin sadece İYİ Parti için değil, bu masanın etrafındaki tüm partiler için geçerli olduğudur. Aslında bu vazgeçilmezlik Tablo 6’nın ötesinde HDP için de geçerli.
Akşener’in bu süreçteki ilk hedefi ‘Başbakan’dır.
Alatürk’ün Türk tipi başkanlık sisteminde bu hedefin gerçekleştirilemeyeceği açıktır. Bu hedef ancak parlamenter sistemde mümkündür.
Tabii bunun da şartları var.
Her şeyden önce Akşener’in bu amacını gerçekleştirmesinin ilk şartı parlamenter sisteme dönülmesidir. Yani ilk seçimde muhalefet hem cumhurbaşkanının hem de anayasanın yerini alacak milletvekili sayısına (400) veya referanduma (360) ulaştıracak milletvekili sayısına ulaşıyor. Yani birinci şart mutlak kazanmaktır.
Bu başbakan için yeterli değil. Ulaşıldıktan sonra yapılacak ilk seçimde İYİ Parti ya seçimi tek başına kazanır ya da seçimde en çok oyu birinci parti alır ve seçilen cumhurbaşkanı ona hükümeti kurma görevini verir ve o da hükümeti kurmayı başarır. devlet.
Akşener’in başbakan olmak için ikinci seçeneği, seçimlerde (2025 veya en iyimser tarihle 2026) parlamenter sisteme dönüşle ikinci parti olmak ve cumhurbaşkanının atadığı birinci parti hükümet kuramıyor.
Görüldüğü gibi Akşener’in “başbakan” olması en az 3-4 şartın aynı anda sağlanmasıyla mümkün.
Bu mümkün mü?
Teorik olarak evet.
Yani kolay mı?
O kadar kolay değil.
Nerede?
açıklayalım.
Bugün yapılan birçok kamuoyu araştırmasında milletvekilliği seçimlerinde ilk dört parti; AK Parti, CHP, İYİ Parti ve HDP olarak sıralanıyorlar. Bazı araştırmalarda çok sayıda HDP ve İYİ yer değiştiriyor.
O zaman soru şu; Mevcut çalışmada 3. veya 4. sırada yer alan bir partinin, 2025 veya 2026’da yapılacak seçimlerde en iyimser tahminle 6. partiden sonra 1. veya 2. parti olması ne derece mümkündür? net seçim? zafer?
Bu sadece HDP’nin değil, AKP’nin veya CHP’nin de geçmesini, yani bu partilerin herhangi birinden daha fazla oy almasını gerektiriyor. Bugünden itibaren bu amacına ulaşacağını varsayarsak, politika belirleme zorunluluğunu kabul edelim ki, bu ancak “erken iktidar hastalığı” ile mi mümkün olsun? İYİ Parti’nin bu dönemdeki temel sorunu bence bu.”
Görüldüğü gibi Akşener’in başbakan olma hedefi uzun ve meşakkatli.
CHP lideri Kılıçdaroğlu sadece bu sistemin değişmesini istemiyor. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu gerçekten bu düzenin bu sistemin ideolojik temeli olan otoriter zihniyeti değiştirmesini ve demokratikleştirmesini istiyor.
TEK VE GÜÇLÜ BAŞKAN YARDIMCISI
Bana öyle geliyor ki Akşener bu hedefe giden yolu kısaltmak istiyor. Son dönemde parti ve çevresinden artan çıkışın kaynağının bu olduğuna inanıyor.
Bu yol nedir?
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun altı masada adaylığına karşı yürütmenin “tek ve güçlü bir başkan yardımcısı” ile kendisine bağlanması gerekiyor.
Açıktır ki, bu gerekliliğin bir başka sonucu da müzakere masasında diğer tarafların etkisiz hale gelmesidir.
Akşener’in görüşü ne, Halk Birliği’ne hala ne kadar yakın ve bu düzenin (devlet-toplum ilişkilerinin asimetrik halinin) devam etmesini isteyenlerin görüşü, iktidara rağmen bilemiyoruz. değişti.
Açıktır ki bu fikir Türkiye’de farklılıkları ortaya koymak değil, siyasetin merkezini çoğullaştırmak ve demokratikleştirmektir; “devletçi/milliyetçi/milliyetçi” eksene doğru hareket etmek demektir
Bu, bu düzenin, yani devlet ve toplum arasındaki ilişkilerin asimetrik yapısının korunduğu anlamına gelir. Devletin toplumun kontrolünden kaçırılması, devletin topluma karşı sorumluluğundan yoksun bırakılması demektir. Ne de olsa biliyoruz; Devlet-toplum ilişkisini geliştirmek, reddiye için sistem değişikliği ile değil, siyaset yapma tarzının reddi, siyasetin devletten topluma aktarımı, genel olarak (otoriter) zihniyetin reddi ile mümkündür. .
İşte CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun farkı bu. Bu sistemin değişmesini istemiyor. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu gerçekten bu düzenin bu sistemin ideolojik temeli olan otoriter zihniyeti değiştirmesini ve demokratikleştirmesini istiyor.
Ve bunu isteyen tek kişi o değil; Toplumun büyük çoğunluğunun istediği bu.
Dolayısıyla tercihimiz sadece lider ve sistem değişikliği değil, aynı zamanda düşünce değişikliğidir.
İlginizi Çekebilir
- Yeni Chrome 110 güncellemesi bellek kullanım sorununu düzeltir
- Bakan Özera’dan LGS Açıklaması: Depremzedeler diğer illerde de sınava girebilecek
- Şeffaflık ve demokrasi ilişkisi üzerinden Türkiye gerçeğine bir bakış
- AFAD, İzmir, Aydın, Muğla ve Antalya’daki otellerde konaklayanlardan tatil öncesi çıkış yapmalarını istedi.
- Millet İttifakı’ndan cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun mesajı “Çanakkale Zaferi”
- Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın 2. Yüzyıl İktisat Kongresi’ndeki Konuşması
- En büyük ankete giderken | Haber sitesi PolitikYol
- BALKAN | Paris belediyesi, şehirdeki “çöp yığınlarına” rağmen grevleri desteklemeye devam etme kararı aldı.
- PKK/YPG kumbarası olan bir teröriste MİT operasyonu yönlendirin.
- Şanlıurfa ve Adıyaman’da sel: 16 kişi öldü