BALKAN | Dünyanın dört bir yanındaki Müslüman karşıtlığı terör saldırılarına yol açıyor

Son yıllarda Müslüman toplumlara yönelik artan Müslüman karşıtlığı (İslamofobi) ve nefret suçları, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada terör saldırılarına dönüştü.

AA muhabiri, dünyada İslam düşmanlığı (İslamofobi) kaynaklı terör eylemlerine ilişkin bilgi topladı.

İslamofobi ile mücadele çerçevesinde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) adına Türkiye ve Pakistan tarafından sunulan kanun tasarısı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 15 Mart 2022’de “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak kabul edildi ( BM). Toplantı.

BM’de kabul edilen karar, insan haklarına ve çeşitli din ve inançlara saygıya dayalı uluslararası çabaların güçlendirilmesi, hoşgörü ve barış kültürünün ve küresel bir diyaloğun teşvik edilmesi çağrısında bulundu.

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, devam eden sosyo-ekonomik katkılara rağmen, Müslüman karşıtı duyguların ve nefret suçlarının çeşitli tezahürleriyle karşı karşıya kalmaya devam ediyor.

Yıllar boyunca organize veya bireysel terör saldırılarında birçok Müslüman öldü veya yaralandı.

Brüksel merkezli Avrupa’da İslamofobiye Karşı Kolektif (CCIE) tarafından yayınlanan 2022 raporu, 2022’de Avrupa siyasetinde aşırı sağın yükselişinin İslam karşıtlığı vakalarında artışa yol açtığını belirledi.

Avrupa’da Müslüman karşıtlığının sıklıkla reddedildiğinin ve küçümsendiğinin vurgulandığı raporda, İslam karşıtı istatistiklerle sahadaki gerçekler arasında büyük bir uçurum olduğuna dikkat çekildi.

Rapora göre, CCIE geçen yıl 787 şikayet aldı ve bunların 527’sini Müslüman karşıtı olarak tanımladı. Bunlar arasında ayrımcılık, provokasyon, nefret suçları, hakaret, fiziksel saldırı ve manevi taciz gibi eylemler yer alıyor.

527 vakanın 427’sinde mağdur kadın olurken, bu olayların 251’i kamusal alanda, 186’sı özel şirketlerde yaşandı.

Yeni Zelanda’daki İslam karşıtı terör saldırısının üzerinden 4 yıl geçti.

15 Mart 2019’da Brenton Tarrant isimli bir saldırgan, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Noor ve Linwood camilerine cuma namazı sırasında otomatik silahlarla saldırdı.

Saldırıyı gerçekleştirmek için Yeni Zelanda’nın Dunedin kentinde kiraladığı bir eve yerleşen ve burada hedeflere ateş açtığı tespit edilen Avustralyalı terörist Tarrant, Christchurch’teki iki camide namaz kılan Müslümanlara otomatik silahlarla saldırdı.

Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 51 kişi öldü, 2’si Türk vatandaşı 49 kişi yaralandı.

Saldırıyı sosyal medya hesabından canlı yayınlayan ve “beyaz üstünlüğünü” savunan aşırı sağcı terörist, saldırının hemen ardından polis tarafından yakalandı.

Tarrant, 2020 yılında Christchurch Yüksek Mahkemesi tarafından 51 cinayet, 40 ayrı cinayete teşebbüs ve terörle ilgili bir suçtan mahkum edildikten sonra şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Saldırıya sert tepki gösteren ve hiçbir zaman teröristin adını kullanmayan Yeni Zelanda eski Başbakanı Jacinda Ardern, saldırıyı “Bugün Yeni Zelanda’nın en karanlık günlerinden biri” olarak nitelendirdi.

Ertesi Cuma günü devlet televizyonunda canlı dua okuyarak ülkedeki Müslümanlara destek veren Ardern liderliğindeki İşçi Partisi hükümeti, ülkede yarı otomatik askeri silahları yasaklayan bir yasa çıkardı.

Avrupa, İslamofobinin sıcak noktası

OIC 2020’de yayınlanan raporu, Müslüman karşıtı duyguların Avrupa’daki aşırı sağcı kampanyalarda önemli bir unsur haline geldiğini belirtti.

Sosyal medyada Müslümanlara yönelik nefret söylemi ve fiziksel saldırıların en sık Avrupa’da gerçekleştiği kaydedilirken, Avrupa’nın İslam karşıtlığının en aktif merkezi olmaya devam ettiği tespit edildi.

İsveç’te “radikal İslamcıları vurun” çağrısı

O zamanlar Hristiyan Demokrat Parti’nin başkanı ve şimdi İsveç başbakan yardımcısı olan Ebba Bush, bazı Müslüman grupların Danimarkalı radikallerin Kuran’ı yakmasını protesto etmesi üzerine polise “radikal İslamcıları vurmayın” dedi. İsveç’te sağcı siyasetçi Rasmus Paludan’ı çağırdı.

2017-2021’de ülkede 996 İslam karşıtı eylem kaydedilirken, çocukların özellikle sağlık ve eğitim alanında yüzde 20 ile ciddi ayrımcılığa maruz kaldığı belirtildi.

Avrupa İslamofobi Raporu, 2021’de eski kıtada İslam karşıtı ırkçılığın kamusal yaşamın pek çok alanında güçlü bir şekilde hissedildiğini belirtiyor ve Avusturya ve Fransa gibi ülkeler tarafından yürürlüğe konulan düzenlemelerle Müslüman karşıtlığının kurumsallaşmasına dikkat çekiyor. .

Rapora göre Avusturya’da 1.061 Müslüman karşıtı ırkçı eylem gerçekleşti ve bu eylemlerin yüzde 68’i dijital platformlarda gerçekleşti.

Müslümanlara yönelik eylemlerin faillerinin yüzde 77 ile erkekler, mağdurların ise yüzde 69 ile kadınlar olduğu iddia ediliyor.

2022’de Almanya’da 732 İslam karşıtı ırkçı eylem kaydedildi. Fiziki saldırıların hedefi ülkedeki 54 cami ve 43 kişiydi.

Finlandiya’da 2021’de 852 nefret suçu işlendi, vakaların yüzde 85’i etnik ırkçılıktan, yaklaşık yüzde 13’ü ise din ve inanç farklılıklarından kaynaklandı.

Birçok insan hakları aktivisti ve muhalefet partisinin karşı çıktığı ayrımcılıkla mücadele yasasının çıkarılmasıyla birlikte Müslümanlara yönelik taciz ve ayrımcılık yoğunlaştı.

Yasa gereği hükümet, “terörizm” ve “radikal İslam”la mücadele adına, 2021 yılı boyunca İslami sembolleri yasaklamak, dini faaliyetleri engellemek ve bazı İslami kuruluşları keyfi olarak kapatmak gibi yöntemler kullanıyor.

Ülkede 213 Müslüman karşıtı eylem kaydedilmesine rağmen, bunların yarısı (109) Müslümanlara ait cami, dernek ve mezarlıklara, yüzde 22’si ise şahıslara yönelik fiziksel saldırılardı.

Belçika’da başörtülü komiser baskı nedeniyle istifa etti

Belçika’da iş ve siyasette başörtüsü takan Müslüman kadınlara karşı ayrımcılık arttı. Ülkede İslam karşıtı ırkçı saldırıların en büyük mağduru yüzde 89 ile kadınlar olurken, söz konusu saldırıların yüzde 46 ile daha çok internet üzerinden ve medyada gerçekleştiği belirtiliyor.

Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü’nün hükümet komiseri olarak atanan Faslı-Belçikalı aktivist ve siyasetçi Ihsane Hauah, 2021’de başörtüsü taktığı için maruz kaldığı İslam karşıtı tepkiler nedeniyle 6 hafta sonra istifa etti.

Hollanda’daki camileri ve Müslüman evlerini tehdit eden mektup

Hollanda’da camilere ve Müslümanların evlerine “İslam Hollanda’ya ait değildir” şeklinde tehdit mektupları gönderilirken, son bir yılda Müslümanlara yönelik zulümde artış yaşandı.

Mahkemenin tehdit içeren mektuplar nedeniyle açılan iddialar hakkında ceza davası açılmasına karar vermemesi ve bu eylemleri suç olarak nitelendirmemesi de tartışmalıdır.

İspanya’da ırkçı saldırılar son 5 yılda yüzde 41 artarken, özellikle dijital platformlarda İslam karşıtı nefret söyleminin önemli ölçüde arttığı kaydedildi.

Birleşik Krallık’ta nefret suçları 2021’de %9 arttı. Dini nefret suçu başlığı altında bildirilen tüm olayların yüzde 45’inin Müslümanlara yönelik olduğu ve bu alanda işlenen suçların son 10 yılda yüzde 291 oranında arttığı belirtildi.

Arnavutluk’ta cami cemaatine bıçaklı saldırı

19 Nisan 2021’de başkent Tiran’daki Hoca Camii’ndeki cami cemaatine düzenlenen saldırıda Rudolf Nicolli, öğle namazından sonra içeri girerek beş kişiyi bıçakladı. Nicolli, polis tarafından götürülürken “Bütün Müslümanlar cezalandırılmalı” diye bağırdı. Geçen yıl ülkede toplam 3 İslamofobi vakası kaydedildi.

Ülkedeki Müslüman toplumun namaz kılma, örtünme ve protesto etme gibi temel insan haklarından muzdarip olmaya devam ettiğinin belirtildiği raporda, bu konuda STK’ların önemli rol oynadığı vurgulanıyor.

Yunanistan’da 2021 yılında 14 İslamofobi vakası kaydedilmesine rağmen ülkedeki Müslümanlara yönelik ayrımcı yaklaşımların hem kamuoyu, hem siyasetçiler hem de Rum Ortodoks Kilisesi nezdinde yaygın olduğu kaydedildi.

2021 yılında Macaristan’da 6 İslamofobi vakası olmasına rağmen Başbakan Viktor Orban’ın Müslümanlara yönelik ayrımcı açıklamaları gündeme geldi. Orban, “Göç durdurulmalı çünkü sadece Müslümanlar geliyor ve bu AB’nin Hıristiyan kültürel kimliğini değiştiriyor” dedi. Bosna Hersek’in olası AB üyeliğinin, bu ülkedeki Müslüman nüfusun çokluğu nedeniyle birlik için zor olacağına dair açıklama ve açıklamalarına dikkat çekildi.

Toplam 2 İslamofobi vakasının bildirildiği Romanya’da, kamuoyu yoklamaları, bildirilen nefret söylemi yoğun olmasa da, insanların etrafının Müslümanlar tarafından çevrilmesini istemediğini gösterdi.

Nüfusun yüzde 60’ından fazlası Müslümanları potansiyel bir tehlike olarak görüyor ve yüzde 52’si yasadışı göçmenlerin Avrupa sınırlarında durdurulması gerektiğine inanıyor.

AAA

İlginizi Çekebilir