Meida Yeğenoğlu
Yıllardır “laik” damgasını vuran bürokrasinin yarattığı başörtüsü ikilemine karşı CHP, başörtüsü ve kadın giyimine getirilen diğer kısıtlamalara karşı çıkmakla kalmamış, bu konudaki suistimallerin önüne geçecek adımlar atmıştır. prof. Dr. Meyda Yeğenoğlu, tesettürün yorucu fetiş politikası hakkında yazdı.
Bu, seçim kampanyalarını gözlemlerken hepimizin dikkatini çekiyor. CHP’nin artık başörtüsüne karşı bir politikası yok. Sonuç olarak, SEP artık bu sorundan yararlanamaz. Bu mutlu duruma nasıl geldik?
Son otuz yıldır başörtüsü etrafında dönen siyasetten hepimiz bıktık. Önce açıklamalıyım. Başörtülü kadınlardan bıktım demiyorum. Tüm bu yıllar boyunca, kadınlara kıyafetlerini özgürce seçme özgürlüğü veren baskıcı kurallara ve yasalara karşı mücadeleyi desteklemeye çalıştım. Bazen bu konudaki kampanyalara imzamı attırmadım, bazen de başörtülü öğrencilerin sınıfımdan atılmasına karşı çıktım.
Bu nedenle bu yazıya, kadınların istedikleri kıyafeti giymekte ve istedikleri kuruma katılmakta özgür olduklarına dair siyasi duruşumu açıklayarak başlamak istedim. Öncelikle şu açıklamayı yapmalıyım çünkü çok iyi biliyoruz ve on binlerce örneğini gördük, bu ülkede söylenenlerin çarpıtılmasının sınırı yok. Hrant Dink’in eserlerinin çarpıtılmasının en acı örneğini yaşadık.
Sizi bilmem ama uzun bir süre başörtüsü tartışmasından dolayı güçlü bir yorgunluk hissettim. Neden ve neyden bıktık?
Bu sorunu çözmek için 1982’de YÖK’ün yayınladığı “öğrenciler çağdaş biçimde başörtüsü kullanabilir” genelgesinden bıktık. “Anayasa’nın 174. maddesindeki inkılâp kanunlarına aykırı olmadıkça, yükseköğretim kurumlarının öğretmen ve öğrencilerine kıyafet serbesttir. Bu konuda kişi veya kurumlar tarafından hiçbir kısıtlayıcı işlem ve karar alınamaz” (11/16/1988 tarihli ve 2547 Sayılı 3503 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun), bu madde Kasım 1988’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiştir. Başkan Kenan Evren: Zaten reddetmesinden bıktık. Aralık 1988’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3511 sayılı Kanununa ek 16. maddesi kabul edildi.
Bu madde şöyledir: “Yükseköğretim kurumlarında derslik, laboratuvar, poliklinik, poliklinik ve koridorlarda modern kıyafet ve görünümde olmak zorunludur. Dini inançlara göre, boyun ve saçların örtünmesi veya türbanla kapatılmasına izin verilmiştir. (RG, 28/12/1988)”. Ancak, Cumhurbaşkanının bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurması ve mahkemenin 7 Mart 1989 tarihli kararı ile ek 16. maddenin ikinci cümlesi: “Boynun ve saçın peçe veya örtü ile kapatılmasına izin verilir. dini nedenlerle sarık” hükmü yürürlükten kaldırıldı. hastaydık
13 Mart 1997’de UCM Başsavcısı’nın rektörlere ve yargı mensuplarına başörtülü öğrencilerin dışlanması konusunda talimat vermesi ve bu brifingden sonra rektörler kurulunun bir açıklama yapmasıyla mahcubiyet duygumuz daha da arttı. benzer bir vurgu. İstanbul Üniversitesi Rektörünün itirazı üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 19.08.1998 tarih ve 1998/947 sayılı kararıyla “erkek öğrenciler ile sakallı erkek öğrencilerin başörtüsü takmalarını önlemek için tesis edilen işlemler”e karar verilmiştir. derslere girişten, stajlara ve kanun ve mevzuata uygun uygulamalara.” yorgunluk hissimizi artırdı. Bu yasal zorunluluklardan sonra takım elbiseli kadınların bayrak sallamayı erdem saydığı Cumhuriyet mitinglerinde başörtüsüne yönelik doğru tavırdan bıktık.
Elbette bu mitinglerin tek konusu başörtülü kadınlar değildi ama çok önemli bir boyuttu. Üniversitelerde kurulan ikna odalarından, ders almayan öğrencilere uygulanan dışlama politikasından bıktık. YÖK Başkanı olarak Kemal Gürüz’ün üniversite hocalarına gönderdiği tehditle başörtülü öğrencileri derslerimizden çıkarmaya zorlaması ve bunu yapmazsak öğretmenler hakkında soruşturma açılacağı yönündeki ifadeleri bizi öfkelendirdi.
Başörtüsü üzerine peruk takmaya zorlanan öğrencilerimizin bu baskıyı azaltmak için başvurdukları yöntemin yarattığı estetiksizlikten bıktık. TBMM’ye seçilen başörtülü bir milletvekilinin nasıl yuhalanıp yemin etmediğini görünce utandık. İkinci grupla ilgili soru sormadan kız ve erkek öğrenciler arasında yaratılan eşitsizliği terk ettik.
Tüm yorgunluğumuza rağmen bu son otuz yıllık mücadelenin meyvelerini verdiğini inkar etmeyeceğim. Ancak gönül bu süreçte başörtüsü takmak ister. tek ve en ayrıcalıklı mücadele nesnemiz olmamak.
Başörtüsü takmayı yasaklayan kurallardan ve kanunlardan bıktık da, başörtüsü özgürlüğü için mücadele etme yöntemlerinden bıktık mı? “Başörtülü ablalarım” diye başlayan ve bu kadın mücadelesini çıkar sağlayan siyasi söylemleri izlemekten bıkmadık mı? Kadına yönelik daha bir takım baskıcı ve dışlayıcı kural ve uygulamalara kör olmakla yetinmiyor muyuz ve bu kurallara bağlı kalırken aynı zamanda başörtüsü takma özgürlüğünü savunan siyasetçilerimizin söylemlerinden de tiksinmiyor muyuz?
Başörtüsü özgürlüğünü destekleyen, kadınların kahkahasını kınayan bir tavırdan bıkmadık mı? Belediye otobüsünde şort giydiği için dayak yiyen kıza başörtüsü nedeniyle ayrımcılığa uğrayan kadınlarımızın vazgeçmediğini söylemedik mi?? Başörtülü kadınları ayrımcılığın tek ve en özel nesnesi haline getiren, diğer her türlü ayrımcılığa (diğer etnik gruplar, LGBT’ler) karşı ses çıkaran başörtülü kadınlarımızın sessizliğini duymadık mı?
Tüm yorgunluğumuza rağmen bu son otuz yıllık mücadelenin meyvelerini verdiğini inkar etmeyeceğim. Ancak gönül bu süreçte başörtüsü takmak ister. tek ve en ayrıcalıklı mücadele nesnemiz olmamak. LGBT gruplarına yönelik nefret söylemine, Kürtlere yönelik bir takım ırkçı ve ayrımcı söylemlere, Alevilere yönelik birçok alanda uygulanan ayrımcı kurallara karşı aynı kararlılığı başörtüsü takma özgürlüğünden yana olan kadınlarımızdan beklemekten yorulduk. onunla kavga ediyoruz. Feminist mücadele için. O makamı alsalar, mendille boğuşmanın verdiği sıkıntı ve bezginlik duygumuzu bir nebze olsun hafifletebilirlerdi.
Tüm yorgunluğumuza rağmen, “uyumlu” ve köktendinci laik Kemalistlerin bu maceradan hâlâ bir şeyler öğrendiğini görüyoruz. Önümüzdeki seçimlerde başörtüsü meselesinin siyasi bir kazanım olarak kullanılmasına son verildiğini memnuniyetle belirtiyorum. Ayrıca, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye “Kadın Mesleği” İnfazı Kapsamında Kılık-Kıyafet ve Giyim Dışında Hiçbir Zorlama Yapılmamasına İlişkin Kanunun 4 Ekim 2022’de TBMM Başkanı’na sunulması. 4 Ekim 2022, grubun bana göstererek son otuz yılın deneyiminden öğrendiğini bize bildiriyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun imzasını taşıyan ve CHP grup başkan yardımcıları ile birlikte toplam 132 milletvekilinin imzasını taşıyan önerge, başörtüsü sorununu Türkiye’nin gündeminden çıkarmayı amaçlıyor. Üç maddelik teklifin gerekçesinde “Bireylerin dini konulardaki tercihleri ve yaşam biçimleri devletin müdahalesi dışındadır ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü, kıyafet seçme özgürlüğü.” Gerekçe, kadınların yaşam biçimlerinin, inançlarının ve etnisitelerinin, özellikle de giyimlerinin siyaset konusu olmaması gerektiğini vurguluyor:
Başörtüsü takma özgürlüğünü savunan kadınlarımızın Kürtlere yönelik ırkçı ve ayrımcı söylemlere ve Alevilere yönelik ayrımcı kurallara karşı mücadele ettiğimiz birçok alanda aynı kararlılıkta durmalarını beklemekten yorulduk. feminist kavga
“Geçmişteki bazı baskıcı uygulamalar, toplumsal hafızamızda olumsuz iz bırakmış ve siyasi istismarın da aracı olmuştur. Yakın geçmişimizde üniversite öğrencilerinin eğitim görme hakkı başörtüsü ile sınırlandırılmış, kadınların kamuya açık yerlerde başörtülü olarak çalışmaları yasaklanmıştı. Bu tür engel ve yasakların tekrarlanmaması için mümkün olan her türlü tedbiri almak TBMM’nin ve kamu yönetiminin görevidir. Bu öneri, kadınların genelge, talimat, yönetmelik veya diğer idari düzenlemeler ve hiyerarşik amirlerinden gelen emirlerle ne giyip giymemeleri konusundaki baskısına son vermek ve kadının özgürlüğünü yasal olarak güvence altına almak amacıyla hazırlanmıştır. kendi kıyafetlerini seç.
“Kadınlarımızın Anayasa ile güvence altına alınan giyim kuşamında kişisel ve mesleki özgürlüklerinin korunması öngörülmektedir.” Kamu hizmetlerinde istihdam edilen kadınların, kamu hizmetinin veya mesleki faaliyetinin gereğine uygun olarak meslek kıyafeti, önlük, önlük veya üniforma giymeleri dışında herhangi bir zorlamaya tabi tutulamayacağı belirtilmektedir. Böylece “kadın çalışanlara giyim nedeniyle ayrımcılık yapılmadığı” savunulmaktadır.
Ne kadar mutluyuz. Nihayet. Başörtüsü mücadelesi CHP’li kitlelere bu hakkın sadece onlar tarafından değil tüm toplum tarafından korunması gerektiğini öğretmiş ve bu da hüsranla sonuçlanmıştır. Önümüzdeki günlerde Kürt halkının, Alevilerin ve LGBT gruplarının hak ve özgürlüklerini gözetecek, kollayacak ve bizi sıkmayacak teklif ve düzenlemeleri görmeyi umut ediyoruz.
Başörtüsünü bir fetiş nesnesine dönüştüren bu sıkıcı siyaset yapma biçimi nedeniyle çeşitli şekillerde ayrımcılığa uğrayan diğer tüm gruplar, yani feministler, LGBT grupları, Kürtler ve Aleviler için çıkarılması gereken dersler olduğunu düşünüyorum. Maruz kaldıkları ayrımcılığa ve tüm baskıcı uygulamalara karşı izleyecekleri politikanın başörtüsü gibi bir fetiş nesnesi etrafında dar bir alanla sınırlı kalmaması önemlidir.
Bu gruplar, politikalarını genel hak ve özgürlükler söylemine entegre etmeden sürdürürlerse, tesettür mücadelesinde olduğu gibi tek bir boyuta hapsolma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Daha da önemlisi, bu ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Kürt karşıtı ırkçı grupların, homofobiklerin ve kadın düşmanı erkekliklerin baskıcı söylem ve politikalarının tuzağına düşme riskini alıyorlar.
Bu nedenle Gezi eylemleri önemli bir başarıya imza attı. Hiçbir grup dar siyasi hedeflerinin tuzağına düşmedi. Daha geniş hak ve özgürlükler söylemine kendi ayrımcılık konularını ekleyebildikleri için, Türk tarihinde önemli bir dönüm noktasına işaret edebildiler.
İlginizi Çekebilir
- Yeni bir dünyanın başlangıcındayız | Haber sitesi PolitikYol
- CHP’li Kaboğlu: Türkiye uluslararası afet sözleşmelerine katılmalı
- TÜİK yıllık enflasyonu 55,18 olarak açıkladı.
- Apple, WWDC 2023’te öne çıkanlar
- Milletler İttifakı başkan adayı Kılıçdaroğlu: Genel başkanlar, başkan yardımcıları olacak
- İstanbul Valiliği: CHP İl Başkanlığında Olumsuz Bir Durum Ortaya Çıkmadı
- “Hükümet istifa” sloganları atan Fenerbahçe taraftarının Kayserispor ile oynamasına izin verilmedi.
- BALKAN | Konyaspor’un hedefi Sırp teknik direktör
- BALKAN | Savaşın devam ettiği Ukrayna’dan Türkiye’deki depremzedelerin yardımına bir tır gönderiliyor.
- Bakan-Bakan: 11 bölgede aynı anda 20 bin konutun temelini atacağız