Deja vu…

Yazarı:

Masadaki çoğunluk tek isimde kararlaşırken, Kılıçdaroğlu birleştirici, bütüncül bir kampanyayla güven tesis etmeyi başardı. Ancak Akşener masayı kırmaya karar verdi. Ve bunu en çirkin şekilde yapmaya karar verdi. “2018’den ders aldım” diyen Akşener, 2018’den hiç ders almamış gibi görünüyor.

25 gündür depremi yaşayan Türkiye, Meral Akşener’in dünkü açıklamalarıyla adeta yeniden sarsıldı. Ne yazık ki olanlar beni ve eminim birçoğunuzu şaşırtmadı.

Biz bu filmi çoktan gördük…

Yaşadığımız musibetler hız kesmeden devam etse de özellikle son bir yılda hepimiz ortak bir ümidi sürdürmeye çalıştık. Toplumsal kaderimizi ve özel hayatımızın yönünü belirleyecek olan seçimlere gün sayıyoruz.

Daha mı fakirleşeceğiz? Özgürlüğümüz ve ifade özgürlüğümüz kısıtlanmaya devam edecek mi? Yargı yine tek kişiye mi bağlı olacak? Yoksa seçimleri kazanıp Türkiye’yi düştüğü çukurdan mı çıkaracağız? Tüm bu soruların cevabı önümüzdeki seçimde, 2 buçuk ay sonra gizli. “Kader” seçimi hafife alınamayacak kadar, göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir.

Türkiye’nin ve 85 milyon vatandaşın kaderini belirleyecek sandıklar sandıklara atılacak. 20 yılda ülkemizde çok şey oldu. Bir yazıya sığmayan olaylar uykularımızı böler, kanımıza dokunur.

Bütün bu olayların yanı sıra 20 yıldır başarısız bir yüzleşmeyle karşı karşıyayız. Ülkenin çöküşüne dolaylı olarak katkıda bulunan muhalefet, kişisel hırsları doğrultusunda hareket ediyor. Aslında her şeyden önce bu seçimleri görmezden gelmemeleri gerekiyor.

Neden biliyormusun?

Çünkü 20 yıllık başarısızlıklarında yeni Türkiye’ye çok şey borçlular: Öldürülen tüm kadınlar, aile, mezhep ve cemaatler tarafından tecavüze uğrayan tüm çocuklar, gelecekleri ve hayalleri çalınan gençler. ve milyonlarca insan adaletsizliğe ve beceriksizliğe maruz kalıyor.

Bu seçimle 20 yıldır elimizden kayıp giden aziz ülkemizi, her haberle büyüyen öfkemize, sabrımızın taşmasına son vermek istiyoruz. Türkiye’yi ayağa kaldıracak, bizi yıllardır içinde bulunduğumuz damgadan kurtaracak yeni bir sistem ve yeni bir hayatın hayalini kuruyoruz. Kısacası artık kazanmak istiyoruz.

Aslında bu masada tek bir suçlu yok. Milletin sesini bastırarak adaylığını en başından dayatan Kılıçdaroğlu’ndan, bu kadar kısa sürede uzlaşılabilecek bir konuda masadan kalkmasında sakınca görmeyen Akşener’e kadar herkesin suçu var. seçimler.

Ama biz kazanmak istediğimiz için, ülkedeki bir avuç muhalif siyasetçi bizi her gün yeni bir umutsuzluğa sürükleyen zihinlerine gölge düşürmemize çok seviniyor.

Anladığım kadarıyla 12 Şubat 2022’de kurulan ve kurulduğu günden bu yana topluma tam olarak güvenemeyen Milletler İttifakı çok sıkılmış olmalı ki biraz adrenalin için arı kovanına sopa saplamak istedi. . .

Her şeyin lehlerine çalıştığını sanan Milli İttifak’a kötü bir haberim var.

Aslında, işler hiçbir zaman sizin lehinize olmadı. Henüz değil. Sene için belirlediğin masada hangi cumhurbaşkanı adayına oy vereceklerine bile karar veremedin. “Milletin Sesi” olarak seçmiş olduğunuz bu yolda ne milletin sesi olabildiniz, ne de milletin isteklerine uygun davranabildiniz. Bugüne kadar hiçbir politikanız hakkında seçmenleri doğru dürüst bilgilendiremediniz. İktidara gelirseniz bizi neler bekliyor, bunlar hala büyük sorular. Her zamanki gibi zamanını boşa harcadın. Seçimden 72 gün önce bile “tatlakları kabul etmiyoruz, ortak bir isim üzerinde anlaşamadık” dediniz ve tablonun dağılımında bir sakınca görmediniz.

Aslında bu masada tek bir suçlu yok. Milletin sesini bastırarak adaylığını en başından dayatan Kılıçdaroğlu’ndan, bu kadar kısa sürede uzlaşılabilecek bir konuda masadan kalkmasında sakınca görmeyen Akşener’e kadar herkesin suçu var. seçimler.

Yetkililere karşı bu seçimi kiminle kazanmanın bizim için en kolay olduğunu herkes biliyor, bunun için sandıklara bakmanıza bile gerek yok. Bütün bunlara rağmen halkın çaresizliği ve tahammülsüzlüğünden yararlanarak, millet iradesini adeta hiçe sayarak “Kılıçdaroğlu” isminin gündeme gelmesindeki ısrar başkadır. Bu, bir yıldır oturduğu masadan seçime 2 buçuk ay kala gelip ayrılan Akşener’in bambaşka bir akıl tutulmasıdır.

Akşener, bu kadar mantıksız davranmasının yanı sıra, bir gece önce ortak bir metin imzalayıp ertesi gün masayı yıkarak, hücum üslubu ve tavrıyla köprüleri tamamen yıkarak belki de siyasi kariyerinin en kötü hamlelerinden birini yaptı. Daha da kötüsü, “güvenilmez bir politikacı” olduğunu herkese gösterdi. Masaya yatma endişesi taşıyan siyasetçi, son 2 buçuk aydır masadan kalkmayı beklemiyor.

Birkaç adayla sandık başına gitme seçeneği de vardı. Ayrıca başta “demokrasi” savunucusu olduğunu iddia eden Akşener, birleştirici ve uyumlu bir kampanyayla Kılıçdaroğlu’nun güvenini kazanabilirken, masadaki çoğunluk tek isim üzerinde karar kıldı. Ancak Akşener masayı kırmaya karar verdi. Ve bunu en çirkin şekilde yapmaya karar verdi. “2018’den ders aldım” diyen Akşener, 2018’den hiç ders almamış gibi görünüyor.

Hepsini bir çerçeveye sığdırdığınızda, dışarıdan sadece bir kelime söyleyebilirsiniz:

Kişisel hırslar yüzünden heba edilen ve yok sayılan 85 milyon vatandaş…

Bu saatten sonra durum nasıl gelişir, muhalefet olarak topluma nasıl güven verilir bilmiyorum. Ama 20 yıldır ilerleme kaydedemeyen Türkiye’yi, millete yakışır bir yaşamı, adil ve aydınlık bir geleceği değiştirmelisiniz. Bir seçimi daha kaybetme lüksümüz olmadığını bilerek hareket etmenizde de fayda var. Umarım siyasi emelleriniz ve yıkıcı tavrınız Türkiye’yi daha fazla çıkmaza ve umutsuzluğa sürüklemez. 20 yılda kaybettiğiniz seçimden farklı olarak bu “kader” seçiminde paramparça olduysanız bilin ki halk bir daha yüzünüzü görmek, sesinizi duymak istemeyecektir.

İlginizi Çekebilir