Milli İttifak adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2018’deki bir toplantımızda dile getirdiği “Türkiye’deki tüm demokratların birleşmesi” dileği, liderliğini yaptığı bir süreçte gerçekleşiyor. Adım adım…
“Demokrasinin demokratlara ihtiyacı var
Friedrich Ebert
AKP’nin hali, “kötü yöneten diğerlerinden” kurtar ve “iyi iş çıkaracak “kendi” insanlarıyla” Yasalara uyma sevgisi, vesayet kurumunun ideolojik olarak devam etmesini sağlamıştır. Bu bakımdan geçmiş ile terkedilmişlik arasındaki fark laik / milliyetçi devletçilik yeri muhafazakar/milliyetçi devletçilik devraldı.
Bu bakımdan devletin gücü ve imkanları rant yaratmakta ve devletin bu meşruiyetini savunanlar arasında paylaşmakta yatmaktadır. “devletçilik” devamı
Bugün şikayet ettiğimiz birçok şey AKP’den önce de vardı. Bugün AKP (ve genel olarak Cumhur İttifakı) seçim meşruiyetine güveniyor. “vesayet” ülkeyi yönetir. Bu vesayeti başta siyasi alan olmak üzere devletten topluma her alanda görüyoruz. Bu bağlamda SEP devleti her alanda yeni fedakarlıklar yapmaktadır. Şikayet edilen sorunlar çözülmedi, aksine daha da kötüleşti.
SİYASET VE BÜROKRASİ MAĞDURLARI
İktidar bloğunun siyasi arenada kurduğu bu yeni vesayet düzeninin en çarpıcı yansıması, yasamanın yürütmeye bağlanarak aciz hale gelmesidir. Bunun pratik bir göstergesi de muhalefet partilerinin teklif, dilekçe ve araştırma taleplerini AKP ve MHP oylarıyla reddetmesidir.
Aynı şekilde yargı da yürütmeye tabi kılınmış, bu alanda kanunilikten ziyade keyfilik ve partizanlık hakim olmuştur.
Aynı şekilde, bürokraside özellikle yüksek mevkilere yalnızca iktidar partileriyle kültürel ve siyasi bağları olan kişiler atanmıştır. Bu alanda liyakatın yerini devlete sadakat almıştır. Bu yaklaşımı bürokrasinin hemen her kademesinde görüyoruz.
Böylece yetkililer, siyasetten bürokrasiye kadar çeşitli alanlarda mağduriyet yaratmışlardır. Halk Birliği partilerine yakın değilseniz iş bulamıyorsunuz ya da okuldan atılıyorsunuz.
İçine sürüklendiğimiz bu tekdüzelikten çıkmanın tek bir yolu var; İktidar bloğundan etkilenen toplumun tüm kesimlerinin demokrasi, özgürlük ve haklar temelinde politize edilmesi.
MAĞDURLARIN EKONOMİSİ VE KİMLİKLERİ
Siyasal iktidarın kültürel kimliği değişse de devletçilik işlevlerini ortadan kaldırmaz ve devletin güç ve kabiliyetlerinin ürettiği rant önemli ölçüde artar ve bu rant görece dar bir sınıfa dağılır.
Büyük projeler üstlenen az sayıda müteahhit, kapalı devre medya, referans noktası saray olan sanatçılar, zaten siyasi iktidar iddiasında olan sivil toplum kuruluşları ve refah ilkesiyle dağıtılması gereken yardımları alanlar. devlet, ancak sadakat sistemi aracılığıyla yayıldı. Bütün bunlar, devletçiliğin aynı kaldığını gösteriyor.
Türk tipi Alatürk’ün başkanlık sistemi ile ekonomik kurumlar tek bir bilinç haline getirildi. Dünyada gerçekliği olmayan ekonomik “teoriler” ve içinde bulunduğumuz ekonomik kriz temelinde üretilmeye çalışılan “hayali başarılar”.
Bu bakımdan ekonominin kurbanları, devletin gücünden yararlanmayan hemen hemen herkestir. İktidar kamusal alanda kendi kendine yeten bir toplumsal kesim yaratırken, bedelini bundan çıkar sağlayanlar dahil tüm Türkiye ödüyor.
Bir diğer mağduriyet alanı da şüphesiz kültürel, dini ve etnik kimlik alanıdır.
Kültürel ve dini bir kimlik olarak Alevilerin bürokraside, ekonomide, eğitimde kısacası gündelik hayatta mağduriyetleri ortadadır.
Etnik bir kimlik olarak Kürtler gündelik yaşamda mağduriyetlerle karşı karşıya kalmaktadır. Aynı şekilde gayrimüslimler de buna dahil edilebilir.
Dolayısıyla siyasal iktidarı desteklemeyen tüm toplumsal kimlikler bu düzenin kurbanıdır.
Millet İttifakı ile Emek ve Hürriyet İttifakı’nın kurumsallaşması ve birleşmesi ile ittifak içindeki partiler arasındaki diyalog, yaklaşan seçimler için büyük umutlar besliyor.
MAĞDURLAR KOALİSYONUNDA ÇÖZÜM
Kuşkusuz bu tür şikayetler çoğaltılabilir.
Son zamanlarda gündelik hayatımız, sahip olduğumuz hak ve özgürlükler, evrensel insani sınırlar içinde değil, siyasi iktidar bloğunun çizdiği alan kadardır. Kültürel, dini ve etnik kimliğimizi kamusal alan yerine özel alanda ifade etmemizi isteyen bir güç bloğu ile karşı karşıyayız.
Cumhur İttifakı’nı destekleyenler dışında herkesin farklı olduğu Türkiye’de yaşıyoruz.
İçine sürüklendiğimiz bu tekdüzelikten çıkmanın tek bir yolu var; İktidar bloğundan etkilenen toplumun tüm kesimlerinin demokrasi, özgürlük ve haklar temelinde politize edilmesi.
Son zamanlarda bu yönde önemli adımlar atıldı. Millet İttifakı ile Emek ve Hürriyet İttifakı’nın kurumsallaşması ve birleşmesi ile ittifak içindeki partiler arasındaki diyalog, yaklaşan seçimler için büyük umutlar besliyor.
Bunu Milli İttifak adayı Kemal Kılıçdaroğlu 2018 yılında yaptığımız bir görüşmede dile getirdi. “Türkiye’deki Tüm Demokratlar Birleşmeli” Yönetmenliğini yaptığı bir süreçte dileği gerçekleşir.
Alman politikacı Friedrich Ebert; “Demokrasinin demokratlara ihtiyacı var” konuşur.
Türkiye’deki bu vesayetin sona erdirilmesi için temel ihtiyaç, tüm mağdurların ve demokratların “amansız”, “ama çaresiz” işbirliğidir.
İlginizi Çekebilir
- Termik santralin büyükşehir belediye başkanları Ankara’ya gidiyor
- Kızılay Başkanı Kerem Kınık’tan AHBAP Çadır Satışına İlişkin Açıklama: Ahlaki, Akılcı ve Yasaldır
- Deprem bölgesi için “işten çıkarma yok” ve “yarı zamanlı çalışma” kararı
- Cumhurbaşkanı Erdoğan: En düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira olacak
- Anthropic’ten rakip chatbot ChatGPT: Claude
- Meteoroloji Muğla, Isparta, Burdur ve Antalya için sağanak yağış uyarısında bulundu.
- CANLI: Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşuyor
- İşte SheMakes üçüncü döneminde yer almaya hak kazanan isimler
- BALKAN | Kuzey Makedonya’da asgari ücret 20.175 dinardı.
- BALKAN | Avrupa Ligi’nde yarın Anadolu Efes, Partizan’ı konuk edecek.