Depremi ne yıktı… | Haber sitesi PolitikYol

Müdahale etmezsek, mücadele etmezsek, canımıza, evimize, şehrimize sahip çıkmazsak sahip çıkacak bir devlet, bir de sevgili bulamayız. sarılıp yarayı sarmak için.. Bu şekilde kontrol edilmek kaderimizin planında olmamalı.

Önce onbinlerce insanımızı hayattan kopardı…

Ardında asla yeri doldurulamayacak sonsuz acı ve büyük insani, bilinçli ve duygusal yıkım bıraktı…

Birbirinden ayırdığı aileler, akrabalar, arkadaşlar, komşular, geçmiş ve gelecek…

Milyonlarca insanı evlerini, barınaklarını, topraklarını terk etmeye zorladı…

Depremlerin üzerinden 21 gün geçmesine rağmen hala enkaz altından çıkarılamayan halkımız büyük acılar çekti ve hala yaşıyor.

Her deprem insanın içindeki en büyük çatlağı yaratır…

Peki biz bu depremde ne gördük?

Tüm bu acılara bizi inandırmaya çalışan iktidarı “yüzyılın felaketi” olarak gördü…

Yiyecek, giyecek ve barınma başta olmak üzere temel insani ihtiyaçlar açısından örgütlenmemiş bir hükümet gördük.

Sel sırasında yağmur; ormanlar yandığında rüzgar; Deprem olduğunda felaketten kendini sorumlu tutan ama hiçbir koşulda sorumluluk almayan bir hükümet gördük.

Devlet kurumlarının partizanlar tarafından nasıl yönetildiğini, kurumsal kapasitelerinin nasıl yok edildiğini, karar almaya cesaret edemeyen yetkilileri gördük.

Binlerce canımız yanarken, onca insan enkaz altında kalırken, biz ölülerimizi kefensiz defnetirken, devletin nasıl propaganda yaptığını, süreci nasıl başarıyla yönettiğini gördük.

Ülkenin yeni bir siyasi fay hattına ihtiyacı var. İhtiyaç duyulan şey, tüm bu eski zihniyeti, rantları, bölge aflarını kıracak, yepyeni bir ülke inşa edecek köklü bir politika çizgisidir.

Bu deprem bize ülkenin, toprağın, başımızın üstündeki çatının çok acı bir resmini verdi. Onbinlerce canımızı almış olarak ne kadar güvensiz, ne kadar hazırlıksız olduğumuzu tekrar tekrar gösterdi. Yaşadığımız coğrafyayı ezberlememiz gereken yerleri ezberlememiz, bunların üzerine ev yapmamamız, sağlam yapılar oluşturmamamız gerektiğini bize fay hatlarını gösterdi.

Kiraya dayalı bir düzenin ayıbını gördük. En küçük yerleşim yerinden en büyük şehrimize kadar betonarme lobi, imar lobisi, şehir kirası; Kent hakkını gasp eden, vatandaşı idama mahkum eden bir siyasi zihniyet gördük.

İnsanların ve sivil toplumun devletin önünde nasıl birikim ve fırsatlara sahip olduğunu gördük.

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” ırkçı söyleminin ne kadar boş olduğunu gördük ve tüm dünya yanımızda.

“Ülkemizin alt yapı sorununu çözdük” diyen iktidarın zamanında yapıp da bitiremediği yolların ve kamu kurumlarının yıkımını gördük.

Evet, bir çöküş gördük…

Şehri rant gören bir zihniyetin, anlayışın inşa ettiği, elinde olmayan insanımızın üzerine çöken binlerce yapı gördük. Gaziantep örneğinde olduğu gibi siyasetçilerin menfur suçlamalarla birbirlerini nasıl suçladıklarını gördük.

Her şeyi gördük; Bunca ölüme, bunca acıya, bunca yıkıma rağmen tek bir teslimiyet görmedik…

Ülkenin yeni bir siyasi fay hattına ihtiyacı var. İhtiyaç duyulan şey, tüm bu eski zihniyeti, rantları, bölge aflarını kıracak, yepyeni bir ülke inşa edecek köklü bir politika çizgisidir.

Bu ülke, bu halk ne bu zihniyetle yönetilebilir, ne de sessiz kalabilir. Kendini bir vatandaş olarak idrak eden, tüm süreçleri kontrol eden yeni bir topluluk, yeni bir devlet yönetimi ve yeni bir sivil toplum kuruluşu yaratmalıyız.

Maalesef İkinci Dünya Savaşı’nın koşullarından sağ kurtulan Almanya ve Japonya gibi ülkemiz de yeniden ayağa kalkmak zorunda. Bunun yolu bilimden, demokratik katılımdan ve şeffaf yönetişimden geçiyor. Tüm bunları yapmazsak ölmeye devam edeceğimizi ve her 20 yılda bir aynı ölçüde yıkım ve yok oluşu yaşayacağımızı anlamalıyız.

Üstelik her gördüğümüzü hafife almayalım, normal görmeyelim…

Müdahale etmezsek, mücadele etmezsek, canımıza, evimize, şehrimize sahip çıkmazsak ona sahip çıkacak bir devlet, sarılacağımız bir akraba bulamayız. ve iyileş. yara.

Bu şekilde kontrol edilmek kaderimizin planında olmamalı.

İlginizi Çekebilir