Depremin bize getireceği ekonomik fatura ne olacak?

Depremin para faturası konusunda henüz çok yeni olmasına rağmen şimdiden tahminlerin yapıldığını belirtiyor. Dr. Şenol Babüsçü. Yani ne kadar? Babuscu, “Maliyeti 2-3 milyar dolar olarak tahmin edenler var ama maliyeti 84 milyar dolar olarak tahmin edenler var” diyor.

2020’li yıllarda başlayan felaketler zinciri ülkemizin peşini bırakmıyor. Öncelikle tüm dünyada yaşanan pandemi süreci 2020 ve 2021 yıllarında diğer alanlarla birlikte ülkemizi de ekonomik anlamda büyük ölçüde etkiledi. Ardından 2022 yılında Rusya-Ukrayna savaşının dünyaya yansıması ve ülkemizdeki çarpık ekonomik kararlarla birleşmesi ekonomik bir felakete yol açtı.

2023’ten umutluyken, bu kez yılın başı diyebileceğimiz deprem hepimizi şok etmekle kalmadı, yeniden karamsarlığa düşmemize de neden oldu. Bunca can kaybının yanı sıra, evsiz kalan insanlar, kimliği dahi tespit edilemeyen annesiz babasız çocuklar ve buna benzer daha birçok içler acısı durum hepimizi düşündürüyor.

Görüldüğü gibi bu bölgelerde şehircilik ve yapı güvenliği konuları dikkate alınmamıştır. Yani ülkemizde her büyük depremden sonra konuştuğumuz konuları bir kez daha konuşuyoruz. Umutlar solmaya başlasa da insanlar enkaz altında yaşıyorsa geleceği düşünmek gerekiyor ve bunlara ulaşmak için çabalar devam ediyor. Çünkü bu bölgelerde hayat her yönüyle durmuş ve milyonlarca insan yaşam mücadelesi vermektedir. Deprem öncesi önemli ekonomik hareketliliğin yaşandığı bir bölgeye baktığımızda ekonomik hayat da durma noktasına geldi.

Bu nedenle, hem bu bölgede yaşayan insanların hayatını yeniden düzenlemek hem de ekonomik hayatı canlandırmak için şehirleri hızla yeniden inşa etmeli ve bölge insanının işlerini kurmasına yardımcı olmalıyız.

Depremlerin büyüklüğü, etkilenen bölge, nüfusun önemli bir bölümünü etkilemesi ve ekonomik olarak aktif bir bölgede meydana gelmesi gibi faktörler dikkate alındığında 2-3 milyar ABD doları gibi bir maliyet fazla iyimser görünmektedir. .

Depremden ilk etapta hangi bölgelerin etkilendiğine hızlıca bir göz atarsanız, tüm altyapının çökmüş olduğunu görebilirsiniz. Bölgedeki yolların büyük bölümünün bozuk olduğu biliniyor. Depremin ilk günlerinde başkent olan Hatay’a ulaşımın bile çok zorlaşması bu etkinin boyutunu gösteriyor. Köylerin çoğuna henüz araba ile ulaşılamıyor. İskenderun limanının bu konuda uğradığı tahribat, ulusal ve uluslararası ticari hayatın alt yapısında da önemli tahribata yol açmıştır. Bu nedenle yol alt yapısında ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor.

Elektrik ve doğalgaz arzında sorunlar yaşanıyor. Dağıtım şebekelerinde büyük hasarların olduğu tahmin ediliyor ve doğal gaz iletim hatlarının durumu hakkında çok fazla bilgi yok. Ancak henüz normal doğalgaz tüketimine ulaşılmamış olması sıkıntıların olduğunu gösteriyor.

En önemli konulardan biri de okullar. Okulların yeniden açılması ertelendi ve çok sayıda okulun ciddi şekilde hasar gördüğü tahmin ediliyor. Açılışı 1 Mart’ta yapılması planlanan bu koşullarda eğitimin nasıl gerçekleşeceği merak ediliyor. Hasarlı okulların hızlı bir şekilde restore edilmesi önemlidir.

En sağlam kalması gereken binalar arasında yer almasına rağmen birçok hastanenin de etkilendiği biliniyor. Sağlık hizmetlerinin aksamaması için sahra hastaneleri kurulmaya çalışılırken, kalıcı olmayacağı için hızlı hizmet veremeyecek hastanelerin kurulması gerekmektedir.

Bu altyapı sorunlarının dışında en önemli sorunlardan biri de göçtür. Deprem bölgesinden daha güvenli bölgelere yoğun göç devam ediyor. Bu durum ekonomik hayatın normal akışında orantısızlıklar yaratmaktadır. Antalya, Ankara, Mersin vb. Güvenli sayılan birçok şehirde zaten alt üst olan emlak piyasası dengeleri bu göç dalgasıyla daha da kötüleşti.

Özellikle zaten yükselen konut kiraları yeniden yükselişe geçti. Bu durum sadece deprem bölgesinden gelenleri değil, bu şehirlerde yaşayanların da hayatını etkiliyor. Bu fiyat sapmalarındaki artış ister istemez zamanla satılık konut fiyatlarına da yansıyacaktır.

Bu maliyet nasıl karşılanacak? 1999 depremi sırasında, yeni vergilerin yanı sıra gelir ve servet üzerinden alınan ek vergiler yoluyla kaynak yaratılmıştır. Şimdi aynı şekilde kaynak gösterilip gösterilmediği bilinmiyor. Ancak ekonomik sıkıntıların çok ağır olduğu bir dönemde yaşanan depremlerin ek kaynak ihtiyacı yaratacağı açıktır. Bu kaynak; Bunun dış finansman şeklinde mi, yoksa ülkeden alınacak yeni vergilerle mi destekleneceği, yoksa her ikisinin birleşimi şeklinde mi olacağını hep birlikte göreceğiz.

Bu sıkıntılar şu ana kadar çok taze görünen 10 günlük bir sürecin sonucu. Zamanla deprem faturasının çok daha ciddi sonuçlarıyla karşı karşıya kalacağız. Deprem parası faturası henüz çok yeni olmasına rağmen şimdiden tahminler yapılmaya başlandı. 2-3 milyar dolar diyenlerin yanı sıra 84 milyar dolar diyenler de var. Öncelikle maliyet unsurunu oluşturan hususları şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Bahsettiğimiz altyapının güncellenmesi,
  • Yıkılan veya yıkılması gereken binalar, fabrikalar, atölyeler vb. güncelleme,
  • Otomobil, makine – ekipman, ev eşyası vb. hasarlı elemanların yenilenmesi
  • Üretimin kesintiye uğramasından kaynaklanan kayıplar (hasar görmüş fabrika, atölye vb. ile tarımsal üretim ve hayvancılık),
  • İşin sona ermesinden kaynaklanan kayıplar,
  • iş gücü kaybı
  • ihracat kaybı,
  • Depremzedelere halk yardımı,
  • Ertelendi – kamu alacakları iptal edildi.

Depremlerin büyüklüğü, etkilenen bölge, nüfusun önemli bir bölümünü etkilemesi ve ekonomik olarak aktif bir bölgede meydana gelmesi gibi faktörler göz önüne alındığında, bu kayıpların ayrıntılı bir şekilde araştırılması için henüz çok erken olsa da. 2-3 milyar ABD dolarının maliyeti fazla iyimser görünüyor. Maliyetin ne kadar yükselebileceğini söylemek için henüz çok erken. Ancak GSYİH kaybının, yeniden yapılanma maliyetlerinin, kaybedilen gelirlerin ve yardım maliyetlerinin zaten bozulmakta olan ekonomik bilançoya ciddi zarar vereceği açıktır.

Bu maliyet nasıl karşılanacak?

1999 depremi sırasında, yeni vergilerin yanı sıra gelir ve servet üzerinden alınan ek vergiler yoluyla kaynak yaratılmıştır. Ek gelir vergisi, ek kurumlar vergisi, ek emlak vergisi, ek taşıt vergisi, ayrıca bir defaya mahsus olmak üzere getirilen özel haberleşme ve işlem vergisi getirildi. Bunlardan özel iletişim vergisi daha sonra kalıcı hale geldi. Şimdi aynı şekilde kaynak gösterilip gösterilmediği bilinmiyor. Ancak ekonomik sıkıntıların çok ağır olduğu bir dönemde yaşanan depremlerin ek kaynak ihtiyacı yaratacağı açıktır. Bu kaynak; Bunun dış finansman şeklinde mi yoksa ülkeden alınacak yeni vergilerle mi destekleneceğini ya da her ikisini birlikte mi göreceğiz hep birlikte göreceğiz.

Ülkemizde kaçınılmaz olan ve aslında sismik olarak tehlikeli olan bu durumlar için ayrı bir fon oluşturulması ve olası deprem senaryoları için bütçeden kaynak aktarılarak bu fonun yeterli düzeyde tutulması çok önemlidir. Ancak binaların ve hatta altyapının deprem gerçeğinden habersiz yapıldığı ve pratikte yapılmasına izin verildiği bir ülkede bunu beklemek herhalde çok hayalcilik olur.

İlginizi Çekebilir