Depremin Keşfettiği “Yapısal” Farkındalık

Yarım asra yakın bir süredir mücadele ettiğimiz PKK terörünün 30 binden fazla kurbanına yol açan Türkiye’de meydana gelen depremin yol açtığı can kaybı, şehir olarak karşı karşıya kaldığımız beka sorununun en acı tecrübesini göstermektedir. yerleşim düzeni ve inşaat kalitesi.

Türkiye ekonomisi uzun süredir anestezik bir ekonomik krizin pençesinde. Ekonomi yönetimi bu krizi bir kriz olarak tanımlamaktan kaçınıp krizin yansımalarını günlük hamlelerle geleceğe aktarmaya çalışsa da son dönemde yaşadığımız kur şoku bile literatürde ekonomik krizin parametrelerinden biridir.

İnşaat sektöründe krizin ekonomiye etkisini değerlendirdiğimizde inşaat malzemelerinin yüksek oranda dövize endeksli olması nedeniyle kurun değer kazanması nedeniyle maliyetler önemli ölçüde artmıştır. Konut fiyat endeksi ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın niteliksel etkisinden arındırılmıştır.(CFE) Verilere bakıldığında durumun vahameti daha da ortaya çıkıyor. TCMB Konut Fiyat Endeksi verilerinde 2020/Aralık endeksi 154,9 iken, 2022/Aralık endeksi son iki yılda 662,5’e yükseldi. Yani resmi verilere göre bile konut fiyatları son 2 yılda ortalama 4 kat arttı.

Aynı zamanda ülkemiz şu anda cumhuriyet tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşıyor. 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ı vuran iki ayrı depremde 45.000’den fazla canı toprağa verdik. Yarım asra yakın bir süredir mücadele ettiğimiz PKK terörünün 30 binden fazla kurbanına yol açan Türkiye’de meydana gelen depremin yol açtığı can kaybı, şehir olarak karşı karşıya kaldığımız beka sorununun en acı tecrübesini göstermektedir. yerleşim düzeni ve inşaat kalitesi.

Felaketin insani boyutu elbette en acı veren kısmı; Ancak işin bir de ekonomik yönü var. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Kilis’teki Afet Koordinasyon Merkezi’nde yaptığı toplantının ardından yaptığı açıklamada, depremlerde 507 bin bağımsız bölüm olmak üzere 156 bin binanın yıkıldığını ve hemen yıkılarak ağır hasar gördüğünü söyledi.

Veriler, milyonlarca depremzede için acil barınma ihtiyacına işaret ediyor. İmkanı olan depremzedeler afet bölgesini terk edip başka şehirlerde yeni bir hayata başlamaya çalışıyor ancak deprem nedeniyle barınma ihtiyacının ister istemez fiyatları mevcut yüksek konut fiyatlarının üzerine çıkaracak olması depremzedeleri sürükleyecek gibi görünüyor. çıkmaza girmek.

Yabancılara verilen vergi muafiyetlerinin yanı sıra 400 bin dolarlık (son zamanlarda 250 bin dolardı) gayrimenkul alana Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının teşvik edilmesi de işin bir başka trajik yanı!

Bu şekilde ortaya çıkmaya başlayan barınma sorununun çözümü için çeşitli seçenekler sunmak mümkündür. Bunlardan ilki geçici de olsa yabancılara gayrimenkul satışının durdurulmasıdır. Çünkü Türk Lirası’nın dünya piyasasında satın alma gücünün düşmesiyle birlikte görece daha ucuz olan ekonomik varlıklar yabancılar tarafından yatırım fırsatı olarak görülmeye başlandı. Temel ihtiyaçlarımızdan biri olan sığınma hakkının uluslararası rekabet bağlamında bir yatırım fırsatı olarak değerlendirilmesi kabul edilemez. Bu nedenle yabancılara gayrimenkul satışına devletin müdahale etmesi gerekmektedir.

İkincisi, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda yabancılara iş yeri ve konut satışında tanınan muafiyetin imtiyazlı uygulamasının kaldırılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türkiye’de iş ve konut satın alırken uygulanan %8-18 oranındaki KDV oranları yabancılar için yabancı para cinsinden ödenmek kaydıyla uygulanmadığından. Bu durum Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz günlerde bir tweet’te belirttiği gibi biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için dezavantajlı bir vergilendirme yaratıyor. Nitekim Türk toplumu geçmiş tarihine baktığında yabancılara tanınan bu imtiyazlar ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yabancılara tanınan kapitülasyonlar arasında büyük bir benzerlik görecektir. Bu nedenle devletin söz konusu muafiyet uygulamasına bir an önce son vermesi ve depremzedelerin barınma ihtiyaçları için aldıkları kaynakların kullanımına yönelik bir altyapı oluşturması ve mağdurlara sağlanan faydaların telafisi için ek vergiler koyması gerekmektedir. yabancılar tarafından vergi avantajları ile satın alınan gayrimenkul. Bu durum ilk bakışta mülkiyet hakkının ihlali gibi görünse de kamu yararına olan durumlarda mülkiyet hakkının kısıtlanması mümkündür.

Üstelik yabancılara verilen vergi muafiyetleri bir yana, 400.000$’lık (şimdi 250.000$’dı) mülk alana teşvik olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının sunulması da işin bir başka trajik yanı!! Mevcut hataların bir an önce düzeltilmesi, vergi avantajı olan gayrimenkul sahibi yabancılara ek yükümlülükler getirilmesi ve hemen vatandaşlığın önüne geçilmesi gerekmektedir.

Son olarak, devletin anayasal görevlerinden biri olan toplumun refahını sağlama görev ve sorumluluğu altındaki yetkilerini kullanarak, bölgesel bazda azami rant uygulamasının uygulanmasının engelleneceği kanaatindeyim. bu zor günlerde yaşanan sıkıntıların az da olsa büyümesi. .

İlginizi Çekebilir