eğitime kapıyı kapatmak | Haber sitesi PolitikYol

Tüm eğitim kurumları, insanların dayanışma ortamı olduğu kadar, toplumsal alışveriş ortamı olarak da değerlendirilmelidir. Doğal rehabilitasyonun bileşenleridir. Dayanışma ve iş birliği ile bu büyük travmayı atlatmak ve yeniden hayat kurtarmak mümkündür. Sırf bu nedenle eğitim kurumları açık kalmalı ve eğitim tehlikeye atılmamalıdır.

6 Şubat 2023 tarihinde tarihimizin en büyük depremlerinden biriyle uğraşmak zorunda kaldık. Deprem, bölgede ve 110 bin km2’lik alanda yaşayan yaklaşık 15 milyon insanı etkiledi.

Doğal afetler acil durum gerektirir. Önceden hazırlık gerektirir. Hızlı müdahale gerektirir. Amaç hasarı en aza indirmektir. Amaç insanları yaşatmak. Gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı anlatmaya gerek yok. Hepimiz biliyoruz. yas tutuyoruz Biz kötüyüz.

40.000’den fazla insan şimdiden öldü. Yüz binin üzerinde yaralımız var. Enkaz altında kaç kişinin kaldığı ise henüz bilinmiyor.

Depremin 12. günündeyiz. yas tutuyoruz Biz kötüyüz.

Deprem bölgesinde hayatın normale dönmesi uzun zaman alacak. Yaralar iyileşmeyecek. Ancak hayatın sürdürülebilirliğinin sağlanması ve ekonomik kayıpların azaltılması öncelikler arasındadır.

Sürdürülebilir yaşam için birincil koşul, güvenli ve sürdürülebilir barınma koşullarının hızla sağlanmasıdır.

11 Şubat’ta hükümet, öncelikli konut sorununu ele alma önerisini açıkladı. “Deprem mağdurları KYK yurtlarında kalacak!” Büyük yerden sipariş gelince ertelenip ertelenmeyeceği tartışılırken, önce öğrencinin eşyaları siyah çöp poşetlerine doldurularak yurdun koridorlarına bırakıldı. “hazır” diyorum…

Depremzedelerin KYK yurtlarına yerleştirilmesi sorununa çözüm mü? Gerçekten hazır mıyız? Bir göz atalım…

Türkiye’deki KYK yurtlarının sayısı 800 civarındadır. KYK yurtlarının çoğu üç büyük şehirde bulunmaktadır. Toplam kapasitelerinin 800 bin kişi olduğu belirtiliyor. Bunlar, altı ila sekiz kişinin konaklayabileceği ranzalı küçük odalardır. Yaşam koşulları öğrenci konaklaması için bile pek iç açıcı değil. Soruyorum;

Bu şartlar altında depremzedeleri ülkenin dört bir yanına, belki de şehirlerinden yüzlerce kilometre uzağa göndermek mümkün mü?

Bir diğer gerçek ise deprem bölgesindeki elektrik ve internet altyapısı ile mobil iletişim hatlarının yıkımın eşiğine gelmesiydi. Birçok öğrencinin bilgisayarlara erişimi varyer imi bulunmuyor. Bu arada bir diğer önemli sorun da uzaktan eğitime geçilmesi durumunda bölgedeki binlerce öğrenci ve öğretmenin eğitime ulaşamayacak olmasıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi açıklamalarına göre Türkiye’de vakıf, dernek, şahıs, ticari, kamu üniversite yurtları ve özel teşebbüslere ait “özel” yurtların sayısı 4 bin 692. Bilindiği üzere çoğunun doğrudan hükümet tarafından desteklenen topluluklarla ilişkisi var. Örneğin sadece İstanbul’daki TÜRGEV ​​yurtlarının kapasitesi 2.396 kişi iken Ensar Vakfı’nın İstanbul’daki yurtlarının kapasitesi 1.089 kişidir. Öğrenci yurtları depremzedeler için uygun ve öncelikli yerler ise depremzedeler bu yurtlarda da barınacak mı?

Cumhurbaşkanı’nın 11 Şubat’ta açıkladığı, Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve üniversite rektörlerinin “yazdan önce üniversitelerin kapatılıp uzaktan eğitime devam edilmesi” konusunda muhtemelen bizlerle aynı dönemde bilgilendirildiği yönündeki kararı hiçbir bilimsel dayanağa sahip değil. meşrulaştırma.

Depremzedeler için insan onuruna yakışır barınma koşullarının bir an önce oluşturulması çok önemlidir. Ancak sorunun çözümünde eğitimden vazgeçmenin ve öncelik olarak KYK yurtlarını seçmenin akıl ve bilimle alakası yoktur. Barınma sorununun adresi öncelikle misafirhaneler, turistik bölgeler ve boş evler olsa da EĞİTİM almamanın haklı bir mazereti olamaz.

YÖK Başkanı şunları söyledi: “Bütün çabamız normalleşmenin bir an önce tamamlanması yönündedir. Önlisans, lisans ve lisansüstü dereceler için bahar yarıyılı ile sınırlı olmak üzere bazı kararlar alınmıştır. Bu kararları alırken uzmanlarımız, bilim insanlarımız ve kamu kuruluşlarımız ile gerekli değerlendirmeleri yaptık. Kabul edilen kararlar Nisan başında görüşülecek. Hibrit bir eğitim seçeneği de değerlendirilecektir.” Alınan karardan başka bir görüşü olmadığını belirtti. Acaba YÖK Başkanı’nın bu kararlarında katkısı olduğu söylenen uzmanlar, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşları kimlerdir? Kimin sorumlu olduğunu merak etmeye hakkımız var.

Resmi YÖK verilerine göre deprem bölgesinde uzaktan eğitim dahil 311.614 üniversite öğrencisi bulunmaktadır. Bölgedeki üniversiteler örgün eğitim öğrencilerinin yüzde 9’una ev sahipliği yapıyor. Bu öğrencilerin devamı bölgedeki çevre üniversitelerde misafir öğrenci olarak sağlanabilecekken, yurt genelinde öğrencilerin yurtlardan atılarak uzaktan eğitime geçilmesi büyük bir hatadır.

Depremden etkilenen öğrencilerin eğitim haklarının korunması amacıyla bu öğrencilere uzaktan (online) derslere katılma hakkı verilebilir ve dersler hibrit olarak işlenebilir. Bölümlerin ve fakültelerin akademik kurulları hibrit dersler hakkında karar verebilir.

Bir diğer gerçek ise deprem bölgesindeki elektrik ve internet altyapısı ile mobil iletişim hatlarının yıkımın eşiğine gelmesiydi. Birçok öğrencinin bilgisayar erişimi yoktur. Bu arada bir diğer önemli sorun da uzaktan eğitime geçilmesi durumunda bölgedeki binlerce öğrenci ve öğretmenin eğitime ulaşamayacak olmasıdır. Kabul edilebilir bir çözüm, depremden etkilenen öğrencileri ve öğretim üyelerini bir dönem izne çıkarmak ve öğrenci kaydını bir yıl süreyle dondurmak olacaktır. KYK yurtlarını öğrencilerin elinden alıp tüm üniversiteleri online eğitime mahkum etmek kolay”cehalet“kamyon.

Son zamanlarda pandemi sırasında zorunlu uzaktan eğitim deneyimi yaşadık. Pandemi sonrası örgün eğitime döndüğümüzde bunun yetersizliğini ve yarattığı sorunları hissettik. Bugün durum oldukça farklı. Ülke genelinde zorunlu uzaktan eğitimi başlatmak için hiçbir neden yoktur.

Ülkemizde yükseköğretim kurumlarının öğrenci sayısı yaklaşık 7,8 milyon kişidir. Örgün üniversite programlarına kayıtlı öğrenci sayısı ise 6 milyon kişidir. KYK yurtlarında kalan öğrenci sayısı ise 678 bin 763 kişi. 678 bin 763 kişiye barınak oluşturmak için 5 milyondan fazla öğrencinin eğitimine ara veriliyor, kısacası online eğitime geçiliyor. Bu bilgi eksikliğidir.

Depremden etkilenen öğrencilerin eğitim haklarının korunması amacıyla bu öğrencilere uzaktan (online) derslere katılma hakkı verilebilir ve dersler hibrit olarak işlenebilir. Bölümlerin ve fakültelerin akademik kurulları hibrit dersler hakkında karar verebilir.

Barınma sorununun çözümüne dayalı olarak ülke genelinde çevrimiçi eğitim alma kararı aceleci ve kötü düşünülmüş bir karardır. Bu karar geri alınmazsa gelecekte büyük problemlera yol açacaktır. Bu kararın tekrar gözden geçirilmesi gerekiyorve derhal geri çekilmelidir.

Deprem bölgesinde yer almayan üniversitelerin bir sonraki yarıyılda eğitimlerine devam etme biçimine ilişkin kararı ancak bu üniversitelerin “senatoları” verir. Her üniversitenin koşulları ve bu üniversitede okuyan ve depremden etkilenen öğrenci sayısı farklı olduğu için merkezden böyle bir karar alınmamalıdır.

Afet durumlarında sürekli eğitimin önünde çeşitli engeller olabilir. Ancak bir doğal afette eğitimden vazgeçmek asla bir öncelik olmamalıdır. Konut sorununun çözümü ülke genelinde gerekçe olarak görüldü. çevrimiçi öğrenme Bu karar alelacele ve tereddütsüz alındı. Bu karardan vazgeçilmediği takdirde ileride daha büyük sorunlara yol açacaktır. Bu karar derhal gözden geçirilmeli ve geri çekilmelidir.

Tüm eğitim kurumları, insanların dayanışma ortamı olduğu kadar, toplumsal alışveriş ortamı olarak da değerlendirilmelidir. Doğal rehabilitasyonun bileşenleridir. Dayanışma ve iş birliği ile bu büyük travmayı atlatmak ve yeniden hayat kurtarmak mümkündür. Sırf bu nedenle eğitim kurumları açık kalmalı ve eğitim tehlikeye atılmamalıdır.

Çözüm YANLIŞ. Bu yanlış karardan bir an önce vazgeçilmelidir.

Geleceğimizi ancak nitelikli eğitimle inşa edebiliriz.

İlginizi Çekebilir