Uygulama ve doğrulama mekanizmaları ve planları oluşturulursa (ki bu Türkiye’de alınan kararlar, uygulama ve doğrulama açısından en büyük sorundur), ekonomi, finans ve istihdam alanında Altı Masa politikası başarılı olacaktır.
Bu sorunun birçok başlıkta ele alınması gerekecektir. Ama Altılı Tablo yürürlüğe girerse, sanırım geri dönüp bir hatırlatma olarak okumam gerekecek. Çünkü AKP iktidarı devam ederse ekonominin nereye gideceğinden çok 6 masa kuralı altında nasıl şekilleneceği belli.
İstihdam, emek, liyakat, para politikası (genel anlamda faiz politikası), para piyasaları, sanayi, yatırım başlıkları altında bu pek çok konuya bakabiliriz. ülke. .
Bu makaleyi yazmamdan birkaç gün önce, uluslararası derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan negatife indirdi. Türkiye’nin kredi notu B’de kalıyor; Yani yatırım yapılabilir seviyede değil.
Hatırlayalım; 2012 yılında Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltildi. İstikrarlı ve güvenilir bir ekonomi politikası ile mümkün olacak olan bu notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmak bir sonraki hükümetin ilk hedeflerinden biri olmalıdır. AKP bu treni kaçırmış görünüyor. Altı Masa yetişiyor mu? Bir ihtimal var ama hangi şartlar altında? Bazılarını bu yazının sonuna doğru listeleyeceğim. Çünkü aşağıda da görebileceğiniz gibi yatırım yapılabilir notu almak da kaybetmek de geçici bir süreçtir.
2013’te tesadüfen Mısır ekonomisiyle ilgili bir çalışma yapmak zorunda kaldığımda, gelecekte Türk ekonomisi modelinin bu ülke ekonomisine yakınlaşacağından korktum (ve hatta bir beklentim vardı). Uzun bir süre AKP döneminde ekonomiyi Mısır ekonomisine benzettim ve bu yıl akademisyenler Yumit Akçay ve Ali Rıza Güngen bu konuda bir çalışma yaptılar:
Bu çalışma, otoriter rejimler tarafından yönetilen ülkeler olarak nitelendirilen Türkiye ve Mısır’daki büyüme trendini incelemektedir. Bu ülkelerde otokrasinin güçlenmesiyle ekonomik büyüme modelinde bir değişiklik tartışılmaktadır. Büyüme modellerindeki değişimin güç mücadeleleriyle bağlantılı olması gerçekten ilginç. Yazıya göre Türkiye’de bu değişimler en çok Covid döneminde başlıyor.
Yani Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyenin altına düştüğü dönemler. Ancak bu çalışma daha da ilginç; Gelişmekte olan ülke kategorisine giren Türkiye’nin ekonomisini Hindistan, Brezilya, Çin, Güney Afrika veya Avrupa Birliği’ndeki Doğu Bloku ülkeleri gibi gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırırken, şimdi Mısır ekonomisini karşılaştırmamız gerekiyor.
Bu beni pek şaşırtmadı çünkü 2014’ten beri Türkiye ekonomisinin Mısır’a doğru sürüklenen gidişatını izliyorum, ne yazık ki kötü bir formasyona doğru ilerliyordu. Neden diyorsun? Kurumsal yapılar, kurumsal yapıların işleyişi ülke ekonomisinde çok önemli rol oynuyor ve çalışmalarında benzerlikler görmeye başladım. Çünkü profesörler Ümit Akçay ve Ali Rıza Güngen de bilimsel makalelerinde, iki ülkenin ihracat potansiyeli ve makroekonomik verileri benzer olmasa da, siyasi ve ekonomik gelişmelerin çok yakınsadığını ve her iki ülkede de otoriterleşmenin arttığını belirtiyorlar. Liderlik, küresel sermaye akışlarını da etkiledi.
Güngen ve Akçay, 21. yüzyılı (içinde bulunduğumuz dönemi) üç döneme ayırdılar (Tablo 1) ve bu üç ayrı dönemin sonuncusu olan 2014-2019 yılları arasında Türkiye’nin büyüme örüntüsünün değişmesi ve gerilemesi şaşırtıcı değil. Mısır’da durum aynı değil ama bu dönemde Türkler Mısır’a yakınlaşıyor. Tekrar edelim: 2014’ten 2019’a kadar olan dönemde. Daha da kötüsü, uzun vadeli büyüme ve kalkınma için gereken yatırım Türkiye’de Mısır’ın gerisinde kalıyor. 2003-2008 yılları arasında yüzde 3,1 büyüyen yatırım, 2014-2019 yılları arasında sadece yüzde 0,29 arttı.
Tablo 1: Türkiye ve Mısır’da büyüme ve alt büyüme noktaları, 2003-2019 (%)
türkiye | Mısır | |||||
2003-2008 | 2009-2013 | 2014-2019 | 2003-2008 | 2009-2013 | 2014-2019 | |
büyüme oranı | 6.23 | 5.62 | 4.29 | 5.47 | 3.20 | 4.45 |
iç talep | 7.31 | 5.77 | 3.07 | 5.73 | 3.95 | 5.01 |
ev giderleri | 3.50 | 3,75 | 2.04 | 3.59 | 3.83 | 2.48 |
Devlet harcamaları | 0.70 | 0,72 | 0,74 | 0,28 | 0.43 | 0,52 |
Yatırımlar | 3.10 | 1.30 | 0.29 | 1.86 | (-)0,31 | 2.00 |
net ihracat | (-) 1.06 | (-) 0,17 | 1.18 | (-) 0,82 | (-) 0,42 | 0.04 |
Büyümede ihracatın payı | (-) 3,62 | (-) 2,93 | 0.01 | (-)5,65 | (-)7,58 | (-)10.89 |
Kaynak: OECD, Growth Patterns, Power Blocs and Authoritarianism in Turkey and Egypt in the 21st Century, Ali Rıza Güngen, Yumit Akçay.
Her iki ülkede de büyüme modelindeki bu değişim çok yavaştı ve ani değişimler olmadı. Bu akademik çalışma, aynı hükümet ve zihniyetle geri dönüşler şöyle dursun, herhangi bir geri dönüş olup olmayacağının belirsiz olduğunu söylese de, daha derin bir ekonomik darboğaz kaçınılmaz görünüyor.
Türkiye’nin yukarıdaki tablonun geleceğini tabii afetten toparlanma süreci ve İstanbul’daki depreme karşı alınan tedbirler de belirliyor.
Buradan çıkış zihniyetten olabilir.
Şimdi devam edelim…
2014’ten bu yana SEP, para politikasını, serbest piyasa dinamiklerini, yatırım politikasını veya kamu politikasını bilmiyor, hatta bilmiyor gibi görünüyordu. Sonuç ortada; Buna ek olarak, yönetilmeyen bir deprem eklendi. AKP artık bu yoldan dönemeyecek.
BİRLİK CUMHURİYETİ DEVAM EDERSE…
Açıkçası AKP’nin istikrarlı bir faiz politikası yok, uzun süredir faiz denemeleri yapıyor. 2018 yılında alevlenen bu testler, mevcut hiperenflasyonun ana nedenlerinden biridir. Faiz politikasını sabit tutmayan AKP’nin ülkedeki yüksek enflasyon sorununa çözüm olarak böyle bir sonuca varmasını kimse beklemesin. Bakalım AKP hangi çıkar politikasını benimsiyor?
Aşağıdaki şemadan, daha önce de söylediğim gibi, bir faiz politikası olmadığı çok açık.
Grafik 1: CBR haftalık repo faizi ve yıllık enflasyon (%)
Kaynak: TCMB.
Kasım 2013’ten Temmuz 2018’e kadar, düşük faiz oranlarındaki ısrar ve faiz oranlarındaki ani artış (yüzde 24’e varan) ve Mayıs 2021’den sonra başlayan enflasyonun neden olduğu enflasyonu görüyoruz.
Bu diyagrama; “SEP’in ‘bazen’ düşük faiz politikasındaki ısrarının bir sonucu olarak enflasyon” gibi bir başlık da koyabiliriz.
Serbest piyasa modunda, piyasa oranları farklı hareket eder, en azından piyasa dinamiklerinin önleyici bir unsuru vardır. Bununla birlikte, 2014’ten beri SEP’in para politikası, serbest piyasa dinamikleri, yatırım politikası veya kamu politikasından habersiz, hatta habersiz olduğu görülüyor. Sonuç ortada; Buna ek olarak, yönetilmeyen bir deprem eklendi. AKP artık bu yoldan dönemeyecek.
AKP iktidarda kalırsa elbette farklı bir ekonomi politikası izlemeye çalışacaktır. Görünen o ki, depremden etkilenen bölgede yapılaşmayı arttırarak (kimin bu binaları ihaleye çıkardığına dair ciddi bir bilgi yok), üretim yapmayan, tarımdan uzak, ihracat-ithalat yoluyla bir politika ve ekonomik ağ kurmuş. Onlarca yıldır düşük büyüme ve yüksek enflasyon tuzağına düştü.
Ancak kampanya sadece bu sonuçları getirmeyecek, değişen ekonomi politikası perspektifinin bir sonucu olarak tüm bankacılık ve kurumsal düzen değişmek zorunda kalacak.
30 Ocak 2023 tarihli Ortak Politika Muhtırasında Altmış Tablo; “Ekonomi, finans, istihdam” başlığı altında gördüğümüz iddialı hedefler ve reçetesiz değiller ama mevcut küresel ortamda hızlı sonuçlar veriyorlar.
ALTI TABLO GÜCÜ İÇİN NELER OLUYOR?
2002-2010 yılları için “Altı Tablo”da Türkiye ekonomik başarı yakalayınca (enflasyon yüzde 80’den yüzde 5’e düştü, Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye yükseldi, büyüme hızı yüzde 10’a ulaştı vs.) önemli bakanlıklara isimler bulundu.
Dönemin ekonomi başkanı olan Ali Babacan, 2002-2015 yılları arasında Ekonomi ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Ahmet Davutoğlu aynı zamanda Dışişleri Bakanıydı. Bu ismin altılı tabloda oy hakkı olduğunu; Aynı şekilde, finansal piyasalara hakim Serkan Özcan, Kerim Roth, Ömer Fırat Gencal ve akademisyenlerin (Selin Sayek Böke, Hurşit Güneş ve diğerleri) hem özel sektör hem de kamu sektöründeki varlığı ekonomi politikası açısından umut vericidir.
Avrupa ve ABD’de bu isimlere aşina olan finans sektörü, dikkatleri hızla Türkiye’ye çeviriyor. Bu durum ilk bakışta sıcak para akışının artmasına neden oluyor gibi görünse de ülkede doğru politikalarla doğrudan yatırımı teşvik edecek bir altyapı oluşturulabilir. Bu yılın başlarında, 30 Ocak 2023 tarihli Altı Tabloluk Ortak Politika Muhtırası’nda; “Ekonomi, finans, istihdam” başlığı altında gördüğümüz iddialı hedefler ve reçetesiz değiller ama mevcut küresel ortamda hızlı sonuçlar veriyorlar.
Bu mutabakat zaptında önemli kararların alındığını görüyoruz. Bu depremden önce duyurulan bir metin olduğundan, deprem olması durumunda herhangi bir plan ve tedbir bulunmadığından, bir an önce duyurulmalıdır. Bu metinde alınan en çarpıcı kararlar arasında Merkez Bankası’nın Ankara’ya devri yer alıyor.
Bu konu kurumsal sürdürülebilirlikten yerel para biriminin değerine kadar pek çok açıdan önemliydi. Burada yapılacak işlemler önemli olacaktır. Bu, Merkez Bankası’nın prestijini ve işlevselliğini geri kazanmasını sağlayacaktır. Bütçe ve kamu harcamaları konusunda CHP’den uzun süredir duyduğumuz yapıcı yaklaşım da Mutabakat Zaptı’nda yer alıyor.
Six Tables ayrıca işsizlikle mücadele için kapsamlı bir plana sahiptir. Girişimciliği desteklemenin yanı sıra burada destek vereceği sektörlerin daha çeşitli olacağını düşünüyorum.
Metin, enflasyonun iki yıl içinde tek haneli rakamlara ineceğini öngörüyor. Kişi başına düşen geliri (beş yıl sonra dolar olarak) ikiye katlamayı hedeflediğini söylüyor. Bu hedefler, tanımladıkları politikalarla gerçeklikten uzak değil ama sanayi politikası ve deprem bölgesinde ne yapılması gerektiği önemlidir.
Six Tables ayrıca işsizlikle mücadele için kapsamlı bir plana sahiptir. Girişimciliği desteklemenin yanı sıra burada destek vereceği sektörlerin daha çeşitli olacağını düşünüyorum. Genel politikada turizm, ulaşım, iletişim, dağıtım, medya, oyun, e-ticaret ve gayrimenkul sektörlerine yönelik yeni iş modelleri yer alacaktır. İŞKUR’un kurumsal yapısının güçlendirilmesi de önemlidir. Aynı şekilde yapay zeka teknolojilerinin kullanımı ve kadın işgücü de bu dönemde artacaktır.
Uygulama ve denetim mekanizmaları ve planları oluşturulursa (ki bu Türkiye’nin karar alma, uygulama ve denetleme açısından en büyük sorunudur), ekonomi, maliye ve istihdam politikaları başarılı olacaktır.
Öncelikle anlaşma metnine uygun hareket edilmesi, finansal piyasalarda gözlemlenebilecek olumlu dinamiklerin nihayetinde ekonomide sabitlenmesi açısından önemli olacaktır. Sadece ona göre yaşamayı öğrenebiliriz ama en azından çözümlerini bu yönde gördüğümüze dair bir önerimiz var.
İlginizi Çekebilir
- Milli Eğitim Bakanı Özer: Deprem bölgesinden sevk edilen öğrencilerin devam zorunluluğu olmayacak
- BALKAN | Zheleznichar-Sloboda maçında depremzedeler için oyuncaklar toplandı
- Türkiye-Çin ilişkileri: Ankara’nın hayalleri ve gerçekleşmeyen yatırım beklentileri
- İstanbul’da Osmanlı dönemine ait çok sayıda tarihi eser ele geçirildi.
- BALKAN | Sırp tenisçi Djokovic, Steffi Graf’ın rekorunu kırdı.
- Depremde yıkılan binalarla ilgili davada tutuklu sayısı 218’e yükseldi.
- BALKAN | “Bella Figure” adlı oyunun galası Üsküp’teki Türk Tiyatrosu’nda yapılacak.
- Nurhak’ta 4.0 büyüklüğünde deprem | Haber sitesi PolitikYol
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşecek
- Einstein bilime öncülük etmeye devam ediyor!