Enis Batur ve dedem birbirlerini hiç tanımamalarına rağmen aynı cümleyle birbirlerine bakmışlar ve bir “ayna günlüğüne” şu cümleyi yazmışlar:Apollyon benim ilk gölümdü.” Çürümenin ortasında kendimi garip ve hüzünlü bir yer buluyorum: “Apolyonto benim son gölüm olabilir.”
Annem Bursalı, babası 1935 yılında Gölyazı’da doğdu. 1924 yılında Florina’dan Bursa’ya gelen dedemin babası sarraftı. İlk başta hükümet onları Yeşil Cami’nin çevresine yerleştirdi; ama bizimkiler Prespa Gölü’ndeki köylerine benzer bir yer talep edince komisyon onları Apolion’a gösterdi. Bursa’nın tarihi böyle başlar.
Son zamanlarda oldukça popülerim. instagram köşesi Gölyazı hakkında biraz bilgi vereyim, şehrin adı bu, çıkışta görüşmek üzere: Gölyazı eskiden şehirden uzak bir şehirdi; Bugün Nilüfer belediyesi sınırları içinde kalan bir alandır. Öyle ya da böyle sadece yerli değil, yabancı turistler de bu balıkçı köyüne geliyor. Burada özellikle Uzak Doğulu konuklara rastlarsanız şaşırmayın; çünkü bu ada köyü 2018 yılında Japonya Seyahat Acenteleri Birliği tarafından “Avrupa’da görülmesi gereken 30 şehir” listesine dahil edilmiştir. Ama Gölyazı bu kadar ilgiyi hak ediyor mu, bırakalım “yabancılar” karar versin. Yoksa hala dizilerin, filmlerin, kliplerin ve belgesellerin doğal platosu mu? Örneğin Kişilik Derviş Zaim dizisinden Kambura Balık filmi yönetiyor.
ADA ÜZERİNDEKİ TAŞLAR
Bu ada köyü 2001 yılında dünyaca ünlü oldu. yaşayan göller Ağın (Yaşayan Göller) bir parçası olan Uluabat Gölü içinde yer almaktadır. Bu arada Gyolyazy, anadilde oldukça yeni bir isim; çünkü köyün adı Apollyon’dur. Peki bu isim nereden geldi? Gölazi, MÖ 2. yüzyılın ortalarında kurulduğu tahmin edilen Apollon krallığının merkezi olarak biliniyor.
Eski Anadolu’da şiir tanrısı Apollon Onuruna dokuz şehir inşa edildi. Burası Ryndakos çayı (Mustafakemalpaşa) kıyısında kurulduğundan, Apollonia ad Rindacum belirlenmiş yer. Gölyazı çevresinde başka adalar da var. Bu, yalnızca sularla değil, aynı zamanda efsanelerle de çevrili bir renk yelpazesidir. Bizans döneminde manastıra dönüştürülen Kızadası’na odaklanalım: Buradaki tapınak, ihtişamından dolayı Roma döneminde sikkeler üzerinde tasvir edilmiştir. Bu tapınak, 198-217 yılları arasında hüküm süren 22. Roma imparatoru Caracalla adına basılan sikkelerin ön yüzünde bulunuyordu. Bu arada eski mabedin taşlarının başka bir şubenin istasyonundaki Haydarpaşa iskelesinin yapımında kullanıldığını not ediyoruz.
BİRAZ YUNAN BİRAZ TÜRK
Rum köyü Gölyazı’nın Cenevizliler, Romalılar ve Bizanslılardan sonra Türklerle ilk temasları 1302 yılına, yani Osmangazi zamanına kadar gitmektedir. Raif Kaplanoğlu’na göre Osmanlı Devleti’nin ilk deniz seferi Kara Ali komutasında Kızıl adasına yapılmıştır. Efsaneye göre Kara Ali, adada bulunan ve Rumların saygı duyduğu rahip ve ailesini Orhan Bey’e götürmüştür. Orhan, bu rahibin güzeller güzeli kızı Kara Ali ile evlendi. Bizanslı bir kız ve bir Türk erkeği hakkındaki bu tarz hikayelerin, Osmanlı kuruluş döneminin ayrılmaz bir motifi, kalıcı cilaları olduğuna dikkat edin. Apoliontes’te antik kent kalesinin son surları görülmektedir. yerliler taş kapı Dış kale dedikleri görülmeye değer tarihi eserlerden biridir. Böylesine bir kültürel mirasın daha dikkatli bir şekilde korunmamış olmasına üzülmek ve temizliğe daha fazla özen gösterilmesini istemek mümkün değil.
SELANİK-BURSA İSTASYONU!
Şölenimiz Evliya Çelebi ile birlikte şehri dolaşalım: Seyyahımız “Abeliond Kalesi’nin özelliklerini” anlattıktan sonra gölde turna, sazan ve kerevit olduğunu anlatıyor. Kendi sözlerinden yaptığı 17. yüzyıla ait bir fotoğraf, Uluabat Gölü’nün ortasındaki bu yarımadada büyük kiliseler, çarşı-pazar, hanlar, meyhaneler, bağlar ve bahçeler olduğunu göstermektedir. Kırmızı üzüm şırasına parasızlıktan hayranlık duyulduğunu belirterek, “Yılda bir kez yüz bin kişi toplanır ve büyük bir panayır yapılır, tüm değerli eşyalar bol olur, alım-satım olur.” Evliya’nın bu teklifini 1924 yılına kadar uzatalım; çünkü Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkler ile Yunanlılar arasında nüfus mübadelesine ilişkin ek bir protokol imzalanmıştır. Burada köyün yerli halkının büyük çoğunluğu Selanik’ten Bursa’ya gelen Fatihan’ın oğulları. Eski Apollyonitlerin torunları bugün St. Panteleimon; Onlara dedelerinin topraklarında törenler yaptıklarını hatırlatın.
GÖL: KÖY SAHASI
Gölazi halkının geçim kaynağı son yıllardaki popülaritesinden dolayı balıkçılık, tarım ve turizmdir. Ancak köyün asıl geliri balıkçılıktır. Hemen hemen her evin önüne park etmiş teknelerden anlayabilirsiniz. Gölde en çok yöre halkının feki dediği turna, sazan ve küçük balıklar avlanır. 100 yıldır burada her gün balık müzayedeleri düzenleniyor, bu yüzden böyle bir “festival”i mutlaka görmelisiniz.
Bilirsin? Şairlerin hayalgücünde bu tür lirik sahneler bırakan Gölyazı ile çevrili Uluabat Gölü’ne uzmanlar hayatlarının 40 yılını adadılar. Çünkü nesli tükenmekte olan canlıların yaşam alanları yok oluyor, çünkü fabrikalar nedeniyle göldeki su her geçen gün kirleniyor.
Köy meydanında sizi cami, kahvehaneler ve “ağlayan çınar” olarak da bilinen anıt ağaç karşılıyor. Ağacın ağıtı, halkın tasavvurunda değiş tokuş edilen Türk ve Rum kızlarının trajik bir şekilde ayrılmasıyla bağlantılıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte Türk-Yunan aşkı hep geri planda kalır. Ağacın ağlamasının bir diğer sebebi de Yunan işgali sırasında gördüğü zulümdü. Köylüler geceleri dallarından kırmızı su damladığına inanırlar. Öyle ki bu gözyaşları görülebilsin diye dalların altına mermer bir yaprak figürü yerleştirildi.
GÖL YAZILIĞI VEYA ÇAPRAZ İLİŞKİLER KAFESİ
Şimdi ismine uzanıp aşağı çekelim: Nilüfer Belediyesi tarafından 2014 yılında hayata geçirilen ve St. Panteleimon Kilisesi’nin yanında kültür evi olarak tasarlanan Gol Yazarlar Evi Göl; yazar, şair, çevirmen, akademisyen, editör ve araştırmacıları ağırlamak. Enis Batur da bu özel eve misafir olmuş ve günlerini burada geçirmiş. Göl Metni/Çapraz İlişkiler Kafesi kitabın adını verdi. Şair-yazar, defterine şu cümleleri yazmış: “Çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde, her kış ailece Uludağ’a yaptığımız bir gezide, belki dönüşte, birkaç saatliğine mola verdik ama görüntü bizi çok etkiledi. hafızamda sabitlendi hiç silinmedi. Gökyüzü, gölün üzerinde sonsuz bir örtü oluşturan sisle örtülmüştü. Sonraki yıllarda yolumu başka göllere kaptırdım, bazılarında iç içe otel ve hanlarda kaldım, sisli Apolyon’u hep hatırladım, bu görüntüyü sicildeki yerinde sağlam, kalıcı ve kalıcı kılmaya çalıştım. sürekli rötuş
APOLİONT BENİM SON ÖLÜMÜM OLABİLİR
Bilirsin? Şairlerin hayalgücünde bu tür lirik sahneler bırakan Gölyazı ile çevrili Uluabat Gölü’ne uzmanlar hayatlarının 40 yılını adadılar. Çünkü Nesli tükenmekte olan canlıların yaşam alanları yok oluyor çünkü Göldeki su fabrikalar nedeniyle her geçen gün kirleniyor, dedemin yüzdüğü sular küçülüyor ve balıkçılık sektörü ölüyor. Bu arada; Medyascope’tan Fazıl Alp Akiş’in Türkiye’nin Tehdit Edilen Göller dizisini şiddetle tavsiye ederim.
Evet, birbirlerini hiç tanımamalarına rağmen Enis Batur ve dedem aynı cümleyle birbirlerine bakmışlar ve “ayna günlüğüne” şu cümleyi yazmışlar:Apollyon benim ilk gölümdü.”
Kendimi garip ve hüzünlü bir yerde buluyorum çürümenin arasında, tek başına kamışlardan yükselerek: “Apolyonto benim son gölüm olabilir.”
İlginizi Çekebilir
- Millet İttifakı’ndan cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, Gaziantep deprem bölgesinde bulunan Yeşilkent mezarlığını ziyaret etti.
- Eren Abluka Harekatı’nda çok miktarda cephane, teçhizat ve malzeme ele geçirildi.
- Deprem Yansımaları: Borsa Yatırımcıları | Haber sitesi PolitikYol
- İşte Apple’ın yüzde 100 geri dönüşüm planı
- BALKAN | Türk judocuları Saraybosna’da düzenlenecek Avrupa Kupası’nda minderde mücadele edecek.
- CHP lideri Kılıçdaroğlu KKTC’de: Yavru vatanımızın evlatları Adıyaman İsias otelinde katledildi, yavru vatanın feryadı susmayacak
- Milletlerin birliğini kurtaran formülün anayasal değerlendirmesi
- Bir pipo satıcısından saat almazlar | Haber sitesi PolitikYol
- İmamoğlu’nun feragatnamesi: kampanya vaatlerinin dili bu
- BALKAN | İngiltere ve Fransa yasa dışı göçle mücadelede anlaştı