6 Şubat depreminden sonra tüm fay hatlarını ve olası hareketleri yeraltında yeniden ezberledik. Peki ya yer üstündeki sosyal fay hatları? Erdoğan da Bahçeli de söylemleriyle seçim kazanmak için toplumsal fay hatlarını desteklemeye devam ediyor.
6 Şubat depreminden sonra en çok konuştuğumuz konulardan biri yerin altındaki “fay hatları”ydı. Artık Kuzey Anadolu Fay Hattını, Doğu Anadolu Fay Hattını ve Batı Anadolu Fay Hattını biliyoruz. Ana levhaları, fayları biliyoruz. Tek öğrendiğimiz yerin altındaki fay hatları.
Peki ya yer üstündeki fay hatları?
Önceki gün yazarımız HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırgioğlu “Türk-Kürt Fay Hattı Üzerinde” Yazı bu açıdan önemliydi.
Siyasal iktidar ve destekçileri; İktidar durumunu sürdürmek için, kimlik siyaseti ve siyasetiyle yıllarca yerel fay hatlarını korudu. Öncelikleri zaman zaman değişse de muhafazakar-laik, Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi fay hatları devam etti. Bazen bir şeyle, bazen başka bir şeyle toplumu manipüle etmeye çalıştılar.
Son olarak AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Kızılay nerede?” Bunu söyleyenlere söylediği sözler bunun bir başka delilidir. Erdoğan toplumsal fay hatlarını korumaya devam ediyor.
Ancak görülmeyen, görülmeyen ve özel olarak sorulmayan tablo şuydu; bu fay hatları devam ettikçe, farklı sosyal kesimler arasında duygusal ayrışmadan zihinsel bir bölünmeye geçiş olduğu gerçeği.
Siyasal iktidar bloğu, kapalı yayın sistemiyle, özellikle kendi üzerinden yarattığı algı operasyonlarıyla kendi bileşenlerini kapatmaya, sağlamlaştırmaya ve kemikleştirmeye çalışmaktadır.
AKP parti genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Bahçeli’ye karşı kullandığı kutuplaştırıcı dil ve üslup, bunu kendisine oy verenler dışında herkese nasip etti. “Obir” duyurur.
Dozu her geçen gün artan bu kutuplaştırıcı dil, sadece söylem düzeyinde değil, farklı ilan edilenlerin bir kısmı da özellikle yasa çıkarılarak cezalandırılmaktadır.
Son on yıl öncesine kadar devletten, zalimliğinden, antidemokratikliğinden şikayet edenler; devletin demokratikleşmesi, iktidarın konsolide edilmesi, kamusal alanın ve siyasetin dahaulculaNeden hastalıklarıyla devleti içselleştirip zihinlerine bulaştıracaklarına bulaştırıyorlar? 20 yıldır devlet tarafından dışlanan bir kimliğin devleti bu kadar sahiplenmesi nasıl açıklanabilir?
Ne yazık ki bu siyasi üslup ve dil depremden sonra da değişmedi.
Bu politikanın en önemli sonucu, iktidar blokunun beklentilerinin aksine, toplumu bir arada tutan “değerlerin” erozyona uğraması, millet bilincinin giderek zayıflaması, siyasi iktidara ve devlet kurumlarına olan güvenin azalmasıdır. son zamanlarda eklenenler.
Deprem sonrası yardım için tercih edilen kurumlara baktığımızda bunu net bir şekilde görüyoruz.
NEREDEN NEREYE?
7 Haziran seçimleri öncesinde MHP’nin terfisi ile başlayan devletle eklemlenme, 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle hızlanmış ve bu eklemlenme, uygulamaya konulan Türk Alatürk tipi başkanlık sistemi ile tamamlanmıştır. 2018’de .
Son on yıl öncesine kadar devletten, zalimliğinden, antidemokratikliğinden şikayet edenler; Güçlerini pekiştirirken devleti, kamusal alan ve siyasetin çoğulculuğunu demokratikleştirmek yerine, neden devleti kendi hastalıklarıyla içselleştirip kendi zihinlerine bulaştırıyorlar? 20 yıldır devlet tarafından dışlanan bir kimliğin devleti bu kadar sahiplenmesi nasıl açıklanabilir?
Günümüzde tüm güç merkezde toplanmış, her şeyi sadece bir kişi biliyor, diğeri anlamını yitiriyor ve gücün ilk çeperinde olanlar. “Og fikirler” İle “resmi yorumlar” arasındaki uçurumun olduğu bir siyasi iklimde yaşıyoruz.
Erdoğan ve Bahçeli‘Tüm sert söylemler, kutuplaştırıcı dil, toplumsal fay hatları ile tutmakonlara rağmen; Bugün en büyük sorumluluk basiretli SEP’e aittir.‘Li ve MHP‘bunlara düşüyor İktidar bloğunun onları içine hapsetmeye çalıştığı varlık-yokluk ikileminden onları kurtaracak tavırlarına bağlı.
BİR CUMHURİYET İTTİFAKI SEÇİNERKEKBEN gettolaİLEIRKEN
Gücü destekleyen, toplumu bu kadar kutuplaştıran, devletin güç ve imkanlarıyla dar bir grubun çıkarlarını koruyan siyasi iktidar bloğu, en büyük zararı kendi seçmenine veriyor. Çünkü kendi tabanı ile daha geniş toplumsal kesimler arasına duvarlar örüyor. Ve bu duvarlar her geçen gün yükseliyor.
Bu nedenle Erdoğan ve Bahçeli en çok kendi üslerine zarar veriyor.
Açıkçası bu günler bittiğinde göreceğiz; MHP’nin tabanı AKP, içine kapanık, ülke gerçeklerinden kopuk, toplumdan uzaklaşmış bir seçmen kitlesidir. Türkiye’nin buna ihtiyacı olmadığını söylemeye gerek var mı?
Son depremden en çok bu bölgeler mi etkilendi? Depremin vurduğu illerde en çok oy alan bu iki parti değil miydi?
Dolayısıyla toplumsal fay hatlarının varlığını destekleyen Erdoğan ve Bahçeli’nin tüm sert söylemlerine, kutuplaştırıcı dil ve söylemlerine rağmen; bugünlerde en büyük sorumluluk SEP’in ve MHP’nin basiretli destekçilerine düşmektedir. İktidar bloğunun onları içine hapsetmeye çalıştığı varlık-yokluk ikileminden onları kurtaracak tavırlarına bağlı. Çünkü hala kendi kültürel değerleri ve inançları ile toplumun önemli bir bölümünü temsil etmektedirler. Onlardan sağduyu beklemek her şeyden önce bizim ve bu ülkenin hakkıdır.
İlginizi Çekebilir
- Benzin zammı | Haber sitesi PolitikYol
- Hasan Cemal HDP’nin adayı
- BALKAN | Avusturya, aşırı hız yapan sürücülerin arabalarına el koyacak
- Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Tahıl anlaşmasının uzatılması için çaba harcıyoruz
- Baidu, sahte Ernie uygulamaları nedeniyle Apple’a dava açıyor
- İmamoğlu: Memleketi mahvettiler şimdi çözerim diyor inanmayın
- Sağlık hizmetlerinde giyilebilir teknoloji | Haber sitesi PolitikYol
- BALKAN | Galatasaray’ın şampiyonluğu Gostivar’da coşkulu bir şekilde kutlandı.
- BALKAN | Evans, Hırvatistan Rallisi galibi
- BALKAN | Depremin vurduğu illerden 81.415 afetzede tahliye edildi