Eski bir Çin efsanesiyle AKP’nin ekonomi politikası

AKP’nin konumu; çözüm üretmenin yanı sıra ülkenin geleceğini karartan sorunların kaynağı haline gelmiştir. Üstelik panik içinde tüm düğmelere basılmış izlenimi veren yaklaşımları ekonomik krizi derinleştiriyor.

Çince; Eski zamanlarda tutsak düşmanların onuruna büyük bir ziyafet düzenlemenin eski bir gelenek olduğu söylenir. Efsaneye göre, bu geleneğin bir kısmı, eğlencenin ortasında tutsak bir komutanın kafasının kesilmesidir.

Efsaneye göre; Savaşta esir düşen komutan, tutulduğu çadıra yaklaşan Çinli subayı geri çevirerek, onuruna düzenlenen bir ziyafete davet edildiğini bildirdi. “Ne yapacağını biliyorum, fazla uzatma,” diyor. Çinli subay sakince “Bu iş zaten halledildi” diye cevap verdiğinde, yakalanan komutan sorar: “Bu nasıl?” Kafamı kestiğini mi söylüyorsun? Çin nezaketiyle; “Başını yere koy, lütfen,” diyor. Birden önüne bakmak isteyince başı ayaklarının dibine düşer.

Bu eski Çin efsanesi yukarıda özetlenmiştir; Bu, Türkiye ekonomisinin şu anki durumunu açıklamaya yeter mi bilmiyorum. Ancak SEP yönetiminin son dönemde ekonomiye uyguladığı uygulama, kafasının kesildiğini fark etmeyen tutsak komutan metaforunu haklı çıkarmaktan çok aşan sayısız örnekle dolu.

Yolsuzluğu kutsayan ihaleler ve imtiyazlarla ülkeyi büyüttüğünü sanan, çıkmaza girdiğinde de 100 yıl önce zor şartlar altında Cumhuriyeti kuranları suçlayan bir siyasi hareketin yarattığı bir durum; Çinliler tarafından esir alınan bir komutanın durumundan hiçbir farkı yoktur.

Enflasyonu düşürmek için, özellikle tarımda yerli üreticileri iflas ettiren, döviz rezervlerini kasıtlı olarak eriten ve nihayetinde örtülü sermaye kontrollerine başvuran bir hükümetin siyasetten çoktan çıkması gerekirdi. Ancak farkına varmadıkları bir ekonomik çöküşte siyasi bir zafer beklemelerinin nedenlerini anlamak çok zor. Örneğin Tataristan Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın matbaasını yöneterek içerideki para arzını artırıyorlar, ekonomiyi çıkmaza sürüklüyorlar.

AKP’nin konumu; çözüm üretmenin yanı sıra ülkenin geleceğini karartan sorunların kaynağı haline gelmiştir. Üstelik panik içinde tüm düğmelere basılmış izlenimi veren yaklaşımları ekonomik krizi derinleştiriyor.

Para arzını artırarak, yeni personel almak, zam yapmak, yoksulların 20 yıldır düşünmedikleri alanlarda yaşam koşullarını iyileştirmek yerine yoksulları yoksulluğun pençesine çekiyor.

Bu koşullarda Milli İttifak; Bir çözüm için, acil ve en büyük tehlikeye odaklanması gerekir. Kuraklık ve SEP’in ithalat yoluyla enflasyonu düşürme saplantısı nedeniyle, azalan tarımsal üretimin bir an önce desteklenmesi gerekiyor.

Seçime sadece birkaç gün kala; Karadeniz’den doğal gaz çıkararak, sözde Akkuyu santralini devreye alarak enerji fiyatlarını düşüreceklerini ve böylece seçmenin güvenini yeniden kazanacaklarını umuyorlar. Bu yaklaşımla oy almayı bekleyenlerin ülkede olup bitenlerden haberdar olduğunu iddia etmek çok güç.

Kuşkusuz ihraç edilen servet, kamu ihale kanunundaki imtiyazlı değişiklikler ve rüşvetin belgesi haline gelen “özel vergi afları” incelenecektir. Ancak kısa sürede tamamlanamayan bazı soruşturmaların derinleşen krizden hızlı bir şekilde çıkışa olanak sağlayacağı şüpheli.

Bu koşullarda Milli İttifak; Bir çözüm için, acil ve en büyük tehlikeye odaklanması gerekir. Kuraklık ve SEP’in ithalat yoluyla enflasyonu düşürme saplantısı nedeniyle, azalan tarımsal üretimin bir an önce desteklenmesi gerekiyor. Aksi takdirde önümüzdeki dönemde geniş kitlelerin eşi benzeri görülmemiş bir açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalma olasılığı artıyor.

Özellikle 13. muhalefet cumhurbaşkanı adayı Sayın Kılıçdaroğlu; İçinde bulunduğumuz tehlikeyi sezdiği açık. Böylece siyasi tarihimizde ilk defa karşımıza çıkan siyasi model; Eskilerin dediği gibi olaysız ve sorunsuz bir şekilde “uzlaşmayı” günümüze başarıyla getirdi.

CHP dışındaki sağcı partileri aynı masaya oturtarak, karşıt siyasi çizgilerin ortak paydada buluşmasının önünü açtı. Sadece geçmişle barışmakla kalmamış, gelecekte de barış içinde yaşayabileceğimiz bir siyasi ortam oluşturmuştur.

Yazının başına dönelim.

AKP sadece ekonomiyi alt üst etmiyor. Ülkenin ana kurumlarına da ciddi zararlar verdi. Marjinal tavrıyla bir arada yaşamamızı sağlayan ortak geçmişimiz -büyük ölçüde- düşmanlık üretmeyi başarmıştır.

Kısaca; Bu, sadece ekonomiyi değil, aynı zamanda Cumhuriyetin temel ilkelerini de Çin efsanesindeki tutsak komutan konumuna yaklaştırdı.

İlginizi Çekebilir