Düşen fiyatlar gerçek hayatta da nadir olmadığı için vatandaşların satın alma gücünü artırmanın tek yolu gelirlerini artırmaktan geçiyor. Bu nedenle, yeni bir dengenin nasıl kurulacağına dair bir karar verilmesi gerekiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta AKP tabanını hedef alarak şunları söylemişti: “en düşük emekli maaşını asgari ücrete getirmektavsiyede bulundu. Teklif kamuoyunda bir tartışmaya yol açtı. Bazıları bunu geçmişte olduğu gibi yapıyor”solcu popülizmçaba sarf etti ve siyasete eleştirel baktı. Bazı çevrelerin desteğini aldı.
Hatta bu teklifle Kemal Kılıçdaroğlu ekonomide kaynakların yeniden dağıtılmasının önemini vurgulamaya çalışmıştır. Önerisi, hâlihazırda kullanılmakta olan bazı kaynakları ihtiyaç duyulan alanlara yönlendirerek, ekonomik etkinliği artırmaya hizmet ederek emeklilik gelirinden çok tüketime hizmet etmek ve böylece tüketimi tasarrufa tercih etmek olsaydı, bu öneri popülizm sayılabilirdi..
Kamuoyu eleştirisi, bu amaçla yapılacak harcamaların bütçeyi zorlayacağı ve dolayısıyla hazinenin ciddi bir finansman sorunuyla karşı karşıya kalacağı şeklindeydi. Bildiğiniz gibi Hazine’nin böyle bir sorunla karşılaşması ya yüksek faizle borçlanmaya ya da Rusya Federasyonu Merkez Bankası’ndan kaynak talep edilmesine yol açıyor. Her iki durumda da, sonuçlar büyük ölçüde enflasyonisttir. Günümüzde bu tür beklentilerin olması normaldir. Çünkü şartlar bugünden farklı olsa da bu sonuçlar geçmişte hep yaşanmıştır.
Ancak bugün geçmişten farklı.
Bu farklılıklar göz ardı edilmemeli ve politika buna göre revize edilmelidir. Birincisi, ülkemizde yıllardır kalıcı olarak çözülemeyen bir gelir dağılımı sorunu var.. Bunca yıldır kaynak sıkıntısının olmadığı bir dönemde bu yönde çaba sarf eden siyasetçilere rastlamadık. Uzun süredir sağlanan yüksek büyüme oranları bu sorunun görülmesine izin vermiyordu. Ancak Gini katsayısı 0,40 civarında seyretmesine rağmen OECD’deki en kötü dağılımlardan birini göstermeye devam etti. Bu dönemde politikacılar ne pahasına olursa olsun büyümeyi tercih ediyor. “popülizm” olarak işaretlenmemiş.
Nerede?
Çünkü o günlerde yetiştirmede kullanılacak masraflar çoktur ve kolayca elde edilebilir. Ayrıca ucuzdu ve kısa vadede topluma ciddi bir maliyeti de yoktu. Ama daha da önemlisi, enflasyon değildi. Diğer bir deyişle, yapılan ekonomik tercihin nasıl tarif edilebileceğini dönemin koşulları belirlemiştir.
Bir diğer önemli konu da SEP iktidarının başında, ekonomi yüksek hızda büyürken, inşaatı ve hizmetleri eleştirenleri görmek istemiyorlardı ve bu büyümenin kapsayıcılığı kimse tarafından tartışılmıyordu.
Devletin kontrol etmekte zorlandığı enflasyonun etkisiyle ülkede gelir düzeyleri ile fiyatlar arasındaki bağ eskiye göre daha hızlı kopuyor.. Bu durum dar gelirli vatandaşların alım gücünün düşmesine yol açsa da ülkede yoksulluğun artmasına da yol açtı.
Devletin ekonomiyi kötü yönetmesi sonucu bozulan göreli fiyat yapısı, başta barınma olmak üzere vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını neredeyse imkansız hale getirdi. Cari gelirden talep edilen kirayı ödeyebilme gücü ortadan kalktı. Sonuç olarak, ülkemizde mevcut gelirler politikası geçmişe göre daha önemli bir konu haline gelmiştir..
Üretkenliği artıran bir ekonomide işgücüpaylaşımdaArtan Verimlilikteki bu artışın sadece sanayide değil hizmet sektöründe de yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Ekonomideki tüm bu gelişmeler, ekonomide bozulan dengelerin yeniden sağlanması gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü bu devlette bu gelir düzeyini sürdürmek imkansız hale geldi, çünkü vatandaşlar mevcut gelirleriyle ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Düşen fiyatlar gerçek hayatta da nadir olmadığı için vatandaşların satın alma gücünü artırmanın tek yolu gelirlerini artırmaktan geçiyor.. Bu nedenle, yeni bir dengenin nasıl kurulacağına dair bir karar verilmesi gerekiyor.
Bu konuda iki seçenek vardır. Birincisi, nispi fiyatlar değiştiğinde yeni bir dengeyi yeniden sağlamak.. Bu, faiz oranı ve döviz kuru seviyelerinin yeniden ayarlanması ve ekonomideki gelir ve giderlerin bu fiyatlarla dengelenmesi anlamına gelir. Bu bugüne kadar yapılanlardan çok da farklı olmayan, geçmişte defalarca denenmiş ve sonuçları konusunda tecrübe sahibi olduğumuz bir çözüm yöntemidir. Ancak bu yöntemin temel ikilemi burada kurulacak yeni dengenin daha düşük olmasıdır. giderler ve gelir nispi fiyatları ayarlayarak seviye. Bu seçenekle ilgili sorun, vatandaşın servetini azaltmaya ikna edilebilmesidir. Özellikle çok değişken bir siyasi ortamda vatandaşlar buna razı olamıyor.
Ekonomistler ve ekonomik bürokrasi tarafından genellikle tavsiye edilen politika budur. Ayrıca, diğer seçenekleri seçmenin olumsuz ekonomik sonuçları göz önüne alındığında, bu popülizm olarak nitelendirilebilir. Tıpkı bugün yapıldığı gibi.
İkinci yöntem, ülkemiz bürokrasisi ve iktisatçıları tarafından şu anda tercih edilmemektedir. Ancak birinci seçenekte olduğu gibi toplumsal değişimler ve tüketici tercihlerindeki farklılıklar vatandaşları etkilemektedir.refahDüşmeyi kabul etmek önler. Bugün tüm siyasetçiler, siyaseti etkilemesi beklenen Z kuşağının beklentileriyle siyasi söylem geliştirmekte bir sakınca görmüyor. Ancak refah tercihlerini ekonomi politikasına yansıtma konusunda aynı istekliliği göstermiyorlar. Bu ve benzeri grupların talepleri politikaya yansıtılmalı ve bu yönde sözler söylenmelidir.popülizm” olarak nitelendirilebilir. Aslında bu durum bizi, gelir ve gider düzeyini düşürerek değil, en azından mevcut düzeyi koruyarak ve mümkünse artırarak yeni bir makroekonomik denge kurma seçeneğine götürüyor. Bunun yolu ise yeni bir gelir politikası uygulamaktır.
TÜİK 2021 Gelir ve Hayat Araştırması’nı kullanarak yaptığımız simülasyonda en düşük emekli maaşını bulduk. oyİl genelinde asgari ücret düzeyine yükselttiğimizde ise ülke genelinde gelir dağılımının düzeldiğini görüyoruz.
Kılıçdaroğlu‘Rusya’nın önce aile sigortasıyla başlayan, ardından asgari emekli aylığının asgari ücrete yükseltilmesi yönündeki vaatleri, yeni bir gelir politikasının unsurları olarak görülmelidir.. Bu vaatlerin yerine getirilmesinde tutarlılık sağlamak için, diğer gelir beklentilerinizi kamuoyuna açıklamanız faydalı olacaktır. Çünkü ülkede aktif olarak çalışan işçilerin, emek piyasasında yer almayan emeklilerin taban ücreti haline gelen asgari ücrete el konulmasının olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için mevcut ücretle ilgili bir kanaat oluşturulması gerekiyor. politika. Bunun yolu da verimlilikten geçiyor..
Sorunları bu yönde çözmenin cevabı, verimliliği artan bir ekonomide emeğin payını artırmak olacaktır. Bu verimlilik artışı sadece sanayide değil hizmet sektöründe de yaygınlaştırılmalıdır. senİlkenin yönetim biçiminin değiştiği, hukukun ve adaletin yeniden tesis edildiği, yöntemin her kademedeki uygulamalarında şeffaflık ve hesap verebilirliğin ilke olarak kabul edildiği bir durumda ekonomide etkinlik artacaktır..
Bunun yanı sıra Sayın Kılıçdaroğlu’nun emeklilere vaatlerinin ülkemizdeki gelir dağılımına etkisi açısından olumlu sonuçlar var. 2021 TÜİK Gelir ve Hayat Araştırmaları Verilerle yaptığımız modellemede bu yıl en düşük emekli maaşını asgari ücrete yükselttiğimizde ülke genelinde gelir dağılımının iyileştiğini görüyoruz. Yani emeklilere verilen bu söz, gelir dağılımının daha iyi olmasını sağlıyor..
Tablo 1’den de görüleceği üzere gelir dağılımı durumu Gini katsayısını göstermektedir. Bu katsayının 1’e yaklaşması dağılımda bozulma olduğunu, 0’a yaklaşması ise gelir dağılımında iyileşme olduğunu gösterir.
Mevcut durumda ülkemizdeki dağılıma bağlı olarak elde edilen Gini katsayısı 0,40’tır. Öte yandan Sayın Kılıçdaroğlu’nun önerisi hayata geçirilirse ülke genelinde Gini gelir dağılım katsayısı 0,40’tan 0,39’a düşecek. Bu sayı olarak çok az gibi görünse de pratikte çok kısa sürede sağlanabilecek çok iyi bir gelişmedir.
Tablo 1 – Asgari asgari emekli maaşları senÜcret eşitlemesinin gelir dağılımına etkisi
Tablonun ikinci bölümünde 1 emekli gelir grubu içindeki dağılımları göstermektedir. Buna göre Kılıçdaroğlu’nun başvurusu öncesi emeklilerin gelir dağılımını gösteren Gini katsayısının 0,39 olduğu anlaşılıyor. Ancak en düşük emekli maaşının da desteğiyle bu katsayının 0,31’e düşmesi emeklilerin gelir dağılımında önemli bir iyileşme sağladı.
Kısıtlanmasının nedeni büyük ölçüde emeklilerin gelirlerinin toplam gelir içindeki payının yüzde 12 olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda 2021 yılında asgari emekli maaşını asgari ücrete yükselttikten sonra bile bu rakam yaklaşık yüzde 1 artışla yüzde 12.9’a ulaşıyor.
Tablo 2 – Farklı gelir grupları senUlusal eşitsizliğe katkıları
Ek olarak, Tablo sonuçları. 2 farklı gelir türlerinin ülkemizdeki gelir eşitsizliğini nasıl ve ne ölçüde etkilediği konusunda fikir verebilir. Tablodaki pozitif sayılar, her bir gelir grubunun gelir dağılımını bozan bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.. Tablo 2’den de görülebileceği gibi, faiz gelirlerinin gelir dağılımı üzerinde en büyük etkiye sahip olduğu varsayılmaktadır. Bu, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü değerlendirirken dikkate alınması gereken önemli bir konudur.
Öte yandan, emeklilik gelirlerinin gelir dağılımını bozduğu da açıktır. Emeklilik düzenlemesi öncesinde bu etki 0,486 iken, asgari ücrete yapılan zam sonrasında 0,451’e düşmektedir. Bu bağlamda, söz konusu vaat, emeklilik gelirlerinin ülke genelindeki gelir dağılımı üzerindeki bozucu etkisini azaltmaktadır.
Şimdi karar kriterimiz:
Ya da bu gelirler ayarlanarak, emeklilerin gelirlerinin göreli olarak iyileştirilmesi için kendilerine bir miktar servet aktarılacak ve böylece ülkedeki gelir dağılımında bir iyileşme sağlanacaktır. Ya da bu düzenlemenin devlet bütçesi, faiz oranları ve enflasyon üzerindeki olası olumsuz sonuçları dikkate alınarak, emekli maaşlarında ayarlama yapılmasının önüne geçilebilecektir.
Bundan sonra bu, politikacıların yapacağı bir seçimdir.
Ekonomistler olarak, bu tür teklifleri değerlendirirken ve nitelendirirken tutarlı olmak önemlidir. Çünkü, çok farklı ekonomik koşullarda ülke kaynaklarını kullanırken hükümetin izlediği politikalara popülist bir taraf görmeden, bu zorlukların düşük gelirlilere yüklediği maliyetleri düşürmeye çalışanları işler zorlaştığında popülist olarak suçlamak haksızlık olur. ..
İlginizi Çekebilir
- İYİ Partili Kimlik ve Meral Akşener
- İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tehdit dolu sözlerine yanıt verdi: Demirden korksak trene binmezdik
- Depremde yıkılan binalarla ilgili davada tutuklu sayısı 218’e yükseldi.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan: En düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira olacak
- BALKAN | Bulgaristan’da dış pazarlara girişlerini desteklemek için şirketlerle çevrimiçi istişareler başlattı.
- İYİ Parti üyesi Aytun Chirai, Erdoğan’ın diploması için YÖK’e başvurdu
- Almanya’dan depremzedeler için yapılan bağışlara vergi teşviki
- BALKAN | Macaristan, AB yardım fonlarıyla ilgili belgelerin birkaç gün içinde imzalanmasını bekliyor
- Yapay zeka nükleer savaş kadar tehlikeli
- Hindistan ve G20 çerezleri | Haber sitesi PolitikYol