İnovasyon Durağı: Genetik Mühendisliği | Haber sitesi PolitikYol

Hayal ediyorsunuz, bir maya hücresini fabrika haline getiriyorsunuz ve o sürekli olarak dünyanın en güçlü proteinini sizin için üretiyor ve bu proteini ister inşaatta ister başka bir yerde çok faydalı bir malzeme olarak kullanıyorsunuz. Bu, biyoteknolojinin büyüsüdür, gücüdür.

40 yıl önce aynı durumda olduğumuz Güney Kore genetik mühendisliği alanında bir dünya devi haline gelirken neden bu duruma geldiğimize dair bir fikir vermesi için bu hafta Arda Deniz Dokuzoğlu’nun hikayesini yazdım. ve biyoteknoloji. Ancak yerimizde duramayız, tahammül edemeyiz; Deprem bize mirasçı davranmaktan vazgeçip katma değeri yüksek üretime bir an önce ulaşmamız gerektiğini gösterdi. Arda ve arkadaşları bu konuda bize anlamlı bir yol haritası sunuyor.

Arda, Adana’da özel bir lisede daha çok müzik, tiyatro ve resimle ilgilenirken, Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik Fakültesi’ne girdi. Kimya ve malzeme bilimi, moleküler biyoloji ve biyoloji bilimlerinin kesiştiği noktada yer alan ve mühendislik ilkelerini biyolojik birimlere uygulamayı amaçlayan bu yeni ortaya çıkan dalı çok beğendi. Okula başladığından beri nörobilim, doku mühendisliği, rekombinant RNA teknolojisi ve aşı teknolojisi alanlarında akademik proje ve girişimlerde yer almıştır. Örneğin Nanolife şirketini kurdular ve beyin yaşlanmasına karşı nanobiyoteknolojik besin takviyeleri geliştirdiler.

İlerleyen dönemde genetik mühendisliğine olan ilgisi arttı. Henüz öğrenciyken, yeni bir rekombinant RNA tekniği kullanarak maya hücrelerine örümcek ağı proteini sentezlettirdi! Ne büyük bir başarı! Hayal ediyorsunuz, bir maya hücresini fabrika haline getiriyorsunuz ve o sürekli olarak dünyanın en güçlü proteinini sizin için üretiyor ve bu proteini ister inşaatta ister başka bir yerde çok faydalı bir malzeme olarak kullanıyorsunuz. Bu, biyoteknolojinin büyüsüdür, gücüdür; Bu gerçek katma değeri yüksek bir ürün, ülkemizin içinde bulunduğu kötü şansın üstesinden gelecek sektör budur.

Ne yazık ki hikayenin sonu hüsrandır çünkü aynı amaçla ABD’ye giden girişimciler büyük mali kaynaklarla hızla büyürken Arda’nın destek bulma çabaları sonuçsuz kalır ve rakibiniz size kısa sürede yetişir. hızın ve rekabetin çok çetin olduğu inovasyon dünyası. ABD şirketi şu anda milyarlarca dolar değerinde. Ancak başka bir konudan, iç vatandaşlık sorunundan bahsetmek gerekiyor.

O zamanki liderler rekabete rağmen yerli üretimi destekliyoruz deselerdi sonuç bambaşka olabilirdi. İlaç endüstrisinde de benzer bir sorun ortaya çıktı. Yerli bir şirketi öldürmek için bariz bir şekilde fiyatları düşüren yabancı bir çokuluslu şirket durdurulmadı. Geçmişte büyük halk desteği alan yerli biyoteknolojik ilaç sanayimiz ne yazık ki gelişememiş ve verimsiz kalmıştır.

2015 yılında Arda, amacı ilaç üretimi için teknoloji geliştirmek olan kendi şirketi Geen Biotechnology’yi kurdu. Burada da amacı maya hücrelerini kullanarak ilaç üretmektir. Aynı zamanda devlet, ünlü 1007 KAMAG projeleri kapsamında TÜBİTAK gibi kurumlar aracılığıyla biyoteknolojik ilaçların geliştirilmesini desteklemeye başlıyor. Sanayi ve üniversiteler arasında işbirlikleri bir an önce kuruluyor ve biyoteknolojik ilaçlar için çok büyük altyapı yatırımları yapılıyor. Ama milyarlarca dolarlık devlet teşvikine rağmen neden başarılı olamıyoruz? Arda, maya hücreleri yerine memeli veya bakteri hücreleri kullanılarak ilaç üretiminin hedeflenmesinin bunda etkili olabileceğine inanıyor. Belki önümüzdeki haftalarda bu gerilemeyi analiz edip gelecek için anlamlı önerilerde bulunabiliriz.

Viroid olarak adlandırılmasının nedeni, kapsülünün olmamasıdır; bilgisayar tasarımı kullanarak kimyasal sentez. Sentetik virolojinin dünyadaki ilk uygulamalarından biri, bununla gurur duyuyoruz.

İlaç sektöründe maya sistemlerini ilerletmeyi başaramayınca meslektaşları ile birlikte 2016 yılında dünyanın ilk Pichia maya CRISPR sistemini adapte ettiler. CRISPR, 2012 yılında açıklanan ve onu geliştiren bilim adamları Doudnet ve Charpentier için 2020 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan bir yöntemdir.

Kısaca DNA ameliyatı diyebiliriz. Burada da Avusturya’dan bir grup karşı çıktılar ve karşılaştıkları patent ve pazarlama sorunları nedeniyle geride kaldılar. Bu olayı yaşadığınızda iş ya da yenilik ne yavaş, ne hızlı; Bunu tam zamanında, doğru sırayla yapması gerektiğini fark etti. İyi zamanlamanın yanı sıra, mali destek, ekip becerileri, ekosistemin durumu ve toplumun gerçekleri gibi faktörlerin her zaman dikkate alınması gerektiğini zor yoldan öğrendi.

Arda’nın da tanımladığı gibi akademi, sanayici ve tüketici yenilik yapmaya hazır değilse ürün başarılı olamaz. TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal’ın sık sık söylediği gibi teknolojik ürün geliştirmek yetmez; Toplum ve insanlar bunu kullanmazsa, inovasyonunuz pek bir anlam ifade etmez. Bu nedenle TÜBİTAK, proje destekli ekiplerde sosyolog ve tasarımcıların yer almasına artık büyük önem veriyor.

Arda ile ilk tanıştığımda “Anladığım kadarıyla ne yapıyorsun anlatır mısın?” dedim. Ben de “Melih Bey ben bir virüs ya da maya hücresini alıp genetik materyalden arındırıyorum, sonra içine başka genetik materyal koyuyorum. Yani istersem ilaca, istersem bilgisayara, istersem silaha çevirebilirim” dedi.

Unutkanlığım malum ama bu sözü asla unutmam, hemen hemen her yenilikçi konuşmamda kullanırım. Arda ve ekibi covid-19 sürecinde benim göremediğim bir şey daha yaptı; Gelişmiş genetik mühendisliği uygulamalarıyla Geenos adlı bir platform geliştirdiler ve dünyanın ilk insan yapımı VIROID’ini sentezlediler!

Viroid olarak adlandırılmasının nedeni, kapsülünün olmamasıdır; bilgisayar tasarımı kullanarak kimyasal sentez. Sentetik virolojinin dünyadaki ilk uygulamalarından biri, bununla gurur duyuyoruz. Amaç, karmaşık genetik mühendisliği uygulamalarının bilgisayarla simüle edilmiş organizmalar içinde çalışmasını sağlamaktır. Çünkü evin faturası her zaman piyasaya uymaz; Bilgisayarda mükemmel görünen bir uygulama, canlı bir hücrede çalışmayabilir.

TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal’ın sık sık söylediği gibi teknolojik ürün geliştirmek yetmez; Toplum ve insanlar bunu kullanmazsa, inovasyonunuz pek bir anlam ifade etmez.

Akademinin de gelişime hazır olması gerektiğinden biraz önce bahsetmiştik; Bunun en güzel örneği TÜBİTAK veya TÜSEB’deki tahkim kurumunun düzgün çalışmamasıdır. Yenilikten anlamayan, buluşun önemini anlamayan bazı ünvanlı ama sınırlı bilim adamları yüzünden pek çok güzel fikir ne yazık ki boşa gidiyor. Arda’nın Stanford Üniversitesi’ndeki sunumunda bile icadı çok iyiydi ama bugünün çok ilerisindeydi ve kendisinden bu devrim niteliğindeki yaklaşım yerine mevcut yöntemleri öne çıkarması istendi!

Arda’nın çok çalışkan ve yetenekli olduğuna şüphe yok. Türkiye’nin temel sorunu budur. Kuşkusuz Arda da bu süreçte hatalar yaptı ama Arda gibi önümüzdeki zor günlerde inovasyonla ülkeyi ayağa kaldıracak değerlerimize sahip çıkmak çok önemli. Artık bu değerli şeyleri ve zamanı boşa harcama fırsatımız yok.

LABREDOR

Fotoğrafta gördüğünüz bina, Arda ailesinin Koşuyolu’ndaki kırmızı kapılı ofis-laboratuvar evidir. Bu nedenle yerin adı ingilizce kırmızı anlamına gelen red rengi ile kapı anlamına gelen the door’dan oluşan laboratuvar laboratuvarıdır. Burada laboratuvarda bilimsel araştırmalar yapılırken diğer yandan ilaç ve sağlık sektörlerine yönelik istişareler ve politika geliştirme faaliyetleri yürütülmektedir. Firmaların biyoteknoloji ihtiyaçlarının, fırsat ve risklerinin belirlenmesi, yerli üreticilerin girebilecekleri alanlar, üretimde izlenecek yollar, rekabet ve pazarlama önerileri araştırma ve danışmanlık yaptıkları alanlardır.

Labredoor’da yaptıkları değerlendirmeler sonucunda yüksek teknoloji geliştirmeye devam ederken hızlı bir şekilde pazara açılmayı hedefleyen ve bölgesel fiyat rekabetine katılabilen ürünlere odaklandılar. Bir gönüllü olarak, nadir hastalıkları tedavi etmek için jenerik bir ilaç geliştirmek istediklerini duyduğumda çok heyecanlandım. Bu sadece bizim değil, çevremizde bizden yardım isteyen iki milyara yakın insandan ender hastaların da sorununu çözme umududur. Bu konuyu önümüzdeki hafta köşemizde ele alacağız. Yaşlanmaya bağlı sorunlar için biyoteknolojik besin takviyeleri ve gen tedavisi üzerinde de çalıştıklarını öğrendiğimde tahmin edersiniz ki adeta sevinçten zıpladım.

Arda ve takım arkadaşlarının hem fotoğrafın içindeki hem de dışındaki amacı, Labredoor’u güvenilir bir biyoteknoloji düşünce kuruluşuna dönüştürmektir. Bunun için yeterli deneyime, enerjiye ve şevke sahip olduklarını düşünüyorum. Elbette her koşulda destekleyeceğiz. Bence daha büyük hedef, Türkiye’nin şu anki ithalata bağımlı, para kaybettiren sanayisinin radikal bir şekilde sağlık, gıda ve tarıma dayalı yeni ilkelerle; Biyoloji, kimya ve biyoteknolojiye dayalı yeniden yapılanmayı teşvik etmek.

Bunun için kolları sıvadığınızı görmek beni çok mutlu etti. Bunu da Labredor’a güç katan genç gönüllülerle birlikte başaracaklarına inanıyorum. Seslerini duyuramamış ama ülkenin önünü açacak bu genç girişimcileri karar vericilere duyurmak için bir “İnovasyon Durağı” köşesi yazma fırsatı verdikleri için Politik Yol yönetimine de teşekkür etmek istiyorum.

İlginizi Çekebilir