Milletvekili listeleri dolu ama deprem ve kriz ne olacak?

AKP bu koşullar altında girdiği seçimlerde muhalefetle kafa kafaya mücadele ediyor ama iktidar yani sermaye sınıfı bu mücadelede söz sahibi ve sonucun 1. olması için düdük çalacağını söyleyebiliriz. onun lehine.

11 ilde sabah ve akşam meydana gelen depremde, tüm devlet kurumları seyirci iken, izlemeye vakit bulamayan inşaat firmalarının hisseleri açılışla birlikte yükselmeye başladı. Enkazın altında bekleyenlerin sesi değil, yıkıntılar üzerine yapılacak yeni binaları yapanlar sabırsızdı. Depreme dayanıklı binalar yapıp enkaz altında kalanları kurtarmak mümkün olsa da hiçbiri yapılmadı ve sessizce bekledi.

Yıllardır var olan Kızılay, AFAD gibi kurumların yaptıkları, faciadan birkaç gün sonra bir skandalla anlaşılmaz hale geldi. Kızılay’ın para karşılığında sivil toplum kuruluşlarına çadır satması gündemde olan bir konuydu. Alt kurumların çalışma tarzının ticari bir zihniyet olması ve devletin merkeziyetçi olmadığı durumlarda kurumun kasalarının sayılması şaşırtıcı değildir.

AFAD’ın muhalif belediyelerin kurduğu çadırlara el koymaya çalıştıktan sonra çadır kuracağız açıklaması bir atasözü gibidir. “Bora pazarı bitti, eşeğine bin hiçbir yere.”

Aradan çok az zaman geçmesine rağmen deprem bölgesindeki olaylar gündemde değil dersek kimseyi gücendirmiş olmayız. İktidarın her kriz döneminde yönetememesi muhalefet için bir avantaj ama öyle bir durum var ki radikal bir deprem politikası izlemeye hazır değil.

Öncesinde ve sonrasında yaşadığımız deprem aslında devletin kasıtlı olarak sahnelediği bir durumdu. PKP ile ilgili tüm yazılarıma otorite atfetmek için nedenlerim vardı. Ancak, şimdi hükümetten bahsetmemin nedenleri var. Kapitalist sınıfın gücünden bahsettiğimde, sermaye dışarıda olabilir. Tüm sorumluluk RPS’nin kendisine aittir.

İyi bilinmelidir ki, kapitalist sınıf, bu adaletsizliğe son vererek, kendi çıkarları doğrultusunda tanımlanmış ve arzulanan bir siyasi varlığı yönetmektedir. “Erdoğan’ı ne pahasına olursa olsun bırakalım” algısının bu kadar yaygınlaştığı bir süreçte, aslan payının kapitalist sınıfa ait olduğunu kalın harflerle vurgulama ihtiyacının daha da önemli olduğuna inanıyorum.

15 Mayıs’tan önce uyandığımızda sosyalistler Erdoğan’ın gitmesini istiyor ki Erdoğan’dan sonra emekçi halk kemer sıkmasın, yüzde binin üzerinde kâr etmiş olanlar ve halk, egemen sınıfın karşısına çıksın.

Son bir yılda konut fiyatlarının en fazla artmasının nedeni piyasa ekonomisinin kendisidir. Bu durumu şaşırtıcı bulanlar, önce piyasalardaki fiyat artışlarına, ardından diğer tüm temel ihtiyaçlardaki artışa baktıklarında aynı ivmeyi göreceklerdir. Fiyat artışlarını piyasa koşulları belirlerken, sermaye sınıfının son bir yıldaki getirileri fiyat artışlarının çok üzerinde gerçekleşti.

Ekonomide yaşanan kriz tüm temel ihtiyaçlarda ciddi artışa neden olurken, TÜİK’in açıkladığı rakamlara rağmen işsizlik oranı yükselirken, listedeki sermaye gruplarından biri olan KOÇ holding başta olmak üzere sermaye sınıfı, yüzde bin kar ediyor.

TÜİK’in açıkladığı işsizlik verisi 3 milyon 515 bin olurken, DİSK araştırmasına göre işsiz sayısı 9 milyonu geçiyor. Evet, 14 Mayıs seçimlerine böyle gidiyoruz. AKP bu koşullar altında girdiği seçimlerde muhalefetle karşı karşıya mücadele veriyor ama bu mücadelede hakim sınıfın yani sermaye sınıfının söz sahibi olduğunu ve sonucun düdüğünü çalacağını söyleyebiliriz. lehinize.

Pazar günü, siyasi partiler parlamento listelerini ESC’ye sundular. Hem iktidar ittifakı hem de muhalefet ittifakı, adaylarını dikkatli hesaplarla seçmiştir. Tecrübeli siyasetçilerin yanı sıra popüler isimler de listelere girdi. Partilerin genel merkezindeki ışıklar gece yarısına kadar sönmedi.

Görüşmeler sabaha kadar devam etti. Yeter ki kime oy verileceği belli olsun, sorunları çözmeye yönelik politikaların halka anlatıldığı kısa bir süre içinde, gerçek sorunları baypas edip, insanların inanç ve kimliklerine dayalı siyasi manevralar geliştirerek, yargıçtan karar beklemek demektir. düdüğünü kimin lehine üfler.

Muhalefet ittifakının siyasi partileri gibi sosyalistler de Erdoğan’ın gitmesini istiyor. İstiyor çünkü Erdoğan bütün olumsuzlukları mıknatıs gibi çekiyor. 15 Mayıs’tan önce uyandığımızda, Erdoğan’ın gitmesini, işçilerin Erdoğan sonrası kemer sıkma politikasını sıkılaştırmasını değil, yüzde binden fazla kâr edenlerin ve halkın kendi haline bırakılmasını ve yönetici sınıfın kim olduğuyla yüzleşmesini istiyorlar. . . Başka bir deyişle, temel çelişkinin en basit haliyle emek ve sermaye arasında olduğunu söylüyoruz.

İlginizi Çekebilir