Normal şartlar altında kişi kur riskini kendisi taşımaktadır. KKM ise halkı tam kur riski almaya zorlayan bir araçtır. Döviz kuru yükselirse aradaki farkı devlet kendisi ödemeyi taahhüt eder.
Öncelikle yazının iki bölümden oluşacağını söylemeliyim. Bu ilk bölümde KKM’nin yol açtığı yıkıma değinip neden ondan kurtulmamız gerektiğini açıklamaya çalışacağım. Bir sonraki yazıda, KKM’den çıkmak için olası senaryoları tartışmaya çalışacağım.
20 Aralık 2021’de kur korumalı mevduat (KKM) ile tanıştık. O günleri yad etmek güzel. 24 Eylül 2021’de başlayan faiz indiriminin hemen ardından ve nedenini hala anlamadığımız döviz kurları hızlı bir yükseliş trendine girdi. Bu tarihin arifesinde 8,65 TL olan dolar kuru, KKM’nin devreye gireceğinin açıklanmasının hemen öncesinde 20 Aralık’ta 18,36 TL’ye yükseldi. Diğer bir deyişle, 24 Eylül’den 20 Aralık’a kadar geçen 88 günde ABD doları, Türk lirası karşısında yüzde 112 değer kazandı.
Hükümet, döviz kurundaki artışı kontrol altına almak için alternatifler arıyordu. Bu alternatifler arasında yer alan KKM, bir ülkenin geleceğini yok etmek için altına dikilebilecek belki de en yıkıcı dinamitlerden biriydi. Günü kurtaran ancak gelecekte çok daha büyük felaketlere de yol açabilecek bu uygulamanın yıkıcı gücünü anlamak için KKM’ye daha yakından bakmak gerekiyor.
KCM YABANCI MEVDUAT PAYINI DÜŞÜRDÜ
USD, EUR ve GBP’nin TL’ye olan kurlarının vade sonunda faiz oranından daha fazla artması durumunda KKM’nin bilindiği bilinmektedir. para birimi koruması mevduat ürün teklifi. Vade sonundaki kur artış oranı vade başında kararlaştırılan faiz oranını aşarsa aradaki fark devlet kurumları tarafından mudiye ödenir.
Faiz indirimi öncesi son iki yılda yabancı mevduatın toplam mevduat içindeki payı %50-55 aralığındaydı. Faiz oranlarındaki düşüşle birlikte nüfusun dövize olan eğilimi bu payı %65’e çıkardı. CCM’nin devreye girmesiyle bu payın hızla düştüğü görülmektedir. Mart 2023 itibariyle bu payın %42’ye düştüğünü söyleyebiliriz. Peki KCM ekonomiye nasıl zarar veriyor?
Şekil 1: Yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı (%)
KKM EKONOMİYİ NASIL YOK EDER?
(i) KCM, kur riskini halka yüklüyor
Yukarıdaki resimde KKM’nin insanları dövizden uzaklaştırdığını ve Türk Lirası’nı tercih ettiğini görebilirsiniz. Bu durum ilk bakışta olumlu gibi görünse de bu durumun arkasında çok önemli bir tehlike var: döviz riski. Faizli yatırımlarda ise kur riskini tanımlayabiliriz çünkü parasını faize yatıran kişi, vade sonunda alacağı dövizin Türk Lirası cinsinden daha azını alacak, bu da başlangıçtan daha azdır. geri ödeme süresi. .
Kur riskinin artması ekonominin yapısını daha kırılgan hale getiriyor. İçinde bulunduğumuz bu absürt dönemi doğuran düşünce, faiz indirimlerinin enflasyonu düşüreceği düşüncesiydi.
Normal şartlar altında kişi kur riskini kendisi taşımaktadır. KKM ise halkı tam kur riski almaya zorlayan bir araçtır. Döviz kuru yükselirse aradaki farkı devlet kendisi ödemeyi taahhüt eder. Hatta 2022’de KKM’nin devlete maliyeti 200 milyar lira civarındaydı.
(ii) Kur riski her geçen gün artmaktadır.
Doğal olarak, KKM ilk uygulandığında toplam miktar küçüktü. Döviz kurunun nispeten istikrarlı olması ve bir süre daha hızlı yükselmeyeceği beklentisi KCM’ye olan talebi artırdı. Temmuz 2022’ye kadar hükümet büyük ölçüde döviz kuruna müdahale etmedi. Ancak bu tarihten sonra TCMB stratejisini değiştirmiştir. Yeni strateji açıktı: Seçimlerden önce sadece göstermelik de olsa enflasyonu biraz düşürmek.
TCMB, Temmuz 2022’den bu yana arka kapı politikasıyla döviz kuruna müdahale ediyor. Bu müdahaleler kurdaki değerlenmeyi sınırlamış ve KKM’den gelen Türk lirası gelirini azaltmıştır. Sonuç olarak, Ekim ve Aralık 2022 arasında KKM’den uçuşlar başladı. Bu sapmalar muhtemelen döviz talebini artırdı, bu nedenle TCMB, Ocak ayında KKM’ye uygulanan maksimum 3 puanlık üst sınırı kaldırmak zorunda kaldı.
KKM’nin yukarıda belirtilenlerin dışında başka olumsuz etkileri de vardır. Riskler şeklinde biriktiklerini görebilirsiniz. Bu olumsuz olayların bugüne kadar aniden ortaya çıkmamış olması, önümüzdeki günlerde de olmayacağı anlamına gelmez.
Faiz üst sınırının kaldırılması yazarkasa talebini yeniden artırdı. Hesaplarımıza göre bugün KKM’de yaklaşık 90 milyar dolar döviz var (Şekil 2). Bu sayının kademeli olarak artması, nüfusun yani kur riskinin her geçen gün artmasına neden olmaktadır. Faiz oranlarında olası bir 1 liralık artışın nüfusa 89 milyar liralık ek maliyet getireceğini belirtmek gerekir.
Şekil 2: KKM cinsinden toplam döviz mevduatı ($)
(iii) Kümülatif kur riski faiz oranlarını yükseltir
Kur riskinin artması ekonominin yapısını daha kırılgan hale getiriyor. İçinde bulunduğumuz bu absürt dönemi doğuran düşünce, faiz indirimlerinin enflasyonu düşüreceği düşüncesiydi. O dönemde piyasada mevduat faizleri ile politika faizleri birbirine yakındı.
Ancak KKM ile aradaki fark giderek açıldı. Riskler daha da arttı ve riskler arttıkça faizler yükseldi. Şu anda faiz oranı, faiz indirimlerinin başladığı günkü faiz oranından çok daha yüksek (Grafik 3). Yani duyuruda ifade edilen faizi geldiği noktada indireceğiz düşüncesi faizin daha da fazla yükselmesine neden oldu. Üstelik enflasyonu düşürmek de mümkün olmadı. Döviz kuru üzerindeki tüm baskıya rağmen enflasyon hala %50’nin üzerinde.
Şekil 3: Türkiye’de mevduat ve politika faizleri
(iv) Artan spekülasyon olasılığı
KKM’nin neden olduğu bir diğer sorun da kur spekülasyonunu artırma olasılığıdır. Dövizden dönen paranın döviz cinsinden garantili bir hesapta tutulması, bu paranın her an dövize çevrilmesi olasılığını doğurur. Paralarını kasada tutan insanlar psikolojik olarak paralarını yabancı para biriminde tuttuklarını düşünmeye daha meyillidirler. Bu nedenle bu kişiler olası bir kriz durumunda küçük bir kayıpla da olsa paralarını ( itfada ) dövize çevirebilmektedirler.
KKM’nin yukarıda belirtilenlerin dışında başka olumsuz etkileri de vardır. Riskler şeklinde biriktiklerini görebilirsiniz. Bu olumsuz olayların bugüne kadar aniden ortaya çıkmamış olması, önümüzdeki günlerde de olmayacağı anlamına gelmez. İktidar seçimlerden önce sahip olduğu tüm patronları açıkça kullanıyor, ancak seçimlerden sonra çok az patron kalacağı açık. Bunun en önemli göstergesi, Hazine’nin 7 yıl vadeli, yıllık %9,30 faiz oranlı 2,5 milyar dolarlık tahvil ihraç etmesidir.
KCM’nin ekonomiye ek zarar vermemesi için bu uygulamadan bir an önce kurtulmak gerekiyor. Ancak bundan kurtulurken ekonomiye zarar vermemek için doğru ve etkin çıkış stratejisi belirlemek gerekiyor. Bir sonraki yazımda alternatif çıkış scriptleri yazmaya çalışacağım. Her fikir, gerçeğe ayrı bir kapı açacaktır.
İlginizi Çekebilir
- “Soğan Siyaseti” mi, “Sorumlu Olmayan Devlet” mi?
- Kızıllay’ın kıyafet sattığı da ortaya çıktı.
- Taşmadan önce bardağı taşıran son damla | Haber sitesi PolitikYol
- Milletler İttifakı başkan adayı Kılıçdaroğlu: Ben de Rodina partisine gideceğim
- Türkiye bir yıl içinde yeniden seçilebilir
- 2000 öğrenci Ukrayna’da mahsur kaldı
- Türk Hava Yolları grev nedeniyle Stuttgart uçuşlarını iptal etti
- IŞİD’in Suriye’de mayınları patladı: 10 kişi öldü
- BALKAN | Mirza Varesanovic, Saraybosna’yı konuk ediyor
- BALKAN | Bu yılki Oscar ödülleri ilklerin arenası olacak.