PKP üyeleri de dahil edilmelidir.

Bu sefer daha çok acıtacak. AKP, DAİŞ’in öncüsü sayılabilecek HÜDA-PAR partisi ile birlikte seçime girecek. Aralarında müminlerin de bulunduğu çok sayıda insanı domuz bağlarıyla öldüren ve işkence eden örgütün devamı olan parti ile birlikte…

Bu olayların en çok SEP’in samimi, vicdanlı ve dürüst üyelerini üzdüğünü düşünüyorum. Ne de olsa, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana katı laik gelenekler tarafından dışlanmış hisseden dindar insanların kalbine giren Recep Tayyip Erdoğan ve AKP nefes nefese biri gibi görünüyor. Ağır nefes alarak yürümekte zorlanıyor.

Eminim üzüntülerinin sebepleri arasında hem yaşadığımız ekonomik felaket hem de deprem yer almaktadır. Ama onları üzen musibet, Erdoğan ve AKP’nin ortaya koydukları ilkelerden bugüne kadar sapmış olmalarıdır. Dinleri ne milliyetçi ne de ırkçı olduğu halde söylemleri ırkçılığa yakın olan MHP’nin desteğiyle Türk milliyetçilerinin kaç yıldır iktidarda olduğunu bir düşünün.

Bu sefer daha çok acıtacak. AKP, DAİŞ’in öncüsü sayılabilecek HÜDA-PAR partisi ile birlikte seçime girecek. Aralarında müminlerin de bulunduğu çok sayıda insanı domuz bağlarıyla öldüren ve işkence eden örgütün devamı olan parti ile birlikte…

Dediğim gibi çıkış ilkelerinden bu kadar uzaklaşmış bir partiyi sevenler ve destekleyenler ne düşünür bilemiyorum. Ama biraz vicdanlı, biraz samimi, biraz da dürüst olanların bu olaylarla yetinmeyip Erdoğan ve partilerine tepki gösterdiğini düşünüyorum.

Ama öte yandan, içinde yaşadığımız bu yeni dünyada insanların kendi kimlikleri üzerinden düşündüklerini de biliyorum. Hayatı ait oldukları dil, din ve kültürel kodlarla değerlendirirler. Siyasi partiler bu esas üzerine örgütlendikleri için insanlar kendi kimlikleri kadar partilerine de bağlıdırlar. Kesinlikle parti liderleri.

Küreselleşmenin yarattığı bu yeni durum, hem ulus-devlet modelinde hem de demokrasi modelinde bir değişimi zorunlu kılmaktadır. Henüz sürecin başında olduğumuz için bu durumun nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Ancak mevcut işaretlerden, daha katılımcı bir demokrasi ve toplum modeline doğru ilerleyeceğimiz sonucuna varabiliriz.

Erdoğan ve partisi devreye girdiği andan itibaren, kendi etki alanlarının dışında kalan pek çok AKP’linin böyle düşünmeye başladığını ve kimliklerinin ve partilerinin ötesine geçmek istediğini düşünüyorum. Bu nedenle hem Milli İttifak hem de Kılıçdaroğlu dikkatli hareket etmeli ve bu insanların duygularına göre hareket etmelidir.

Kimliğinizi kendi eviniz gibi düşünürseniz, kapıyı açıp içeri girdiğinizde elbette kendinizi daha rahat hissedeceksiniz. Çünkü içindeki anne, baba ve kardeşlerinizden oluşan insanları tanıyorsunuz. Onlar da seni tanıyor. Yani rahatsız hissedecek bir şey yok. Evdesin ve rahatsın.

Ama nedense içeride ailenizle anlaşamayabilirsiniz. Bazı aile üyeleri yaptıklarınıza veya söylediklerinize tepki gösterebilir. Sizinle görüşebilirler. Bunaldınız ve bir an için dışarı çıkıp başkalarıyla sohbet etmek isteyebilirsiniz. Sonunda dışarı çıkarsın.

Biz toplum olarak artık bu süreçleri yaşıyoruz. Kimliğimize girip çıkıyoruz. Her iki durumu da tartıp değerlendiriyoruz. Birbirimizin farklılıklarına hoşgörülü bir toplum olup olmadığımız bu süreci yaşayıp yaşamadığımıza bağlıdır. Kimse benim kişiliğimin seninkinden üstün olduğunu söylemedikçe. O zaman işin rengi faşizme doğru değişir.

Erdoğan ve partisi devreye girdiği andan itibaren, kendi etki alanlarının dışında kalan pek çok AKP’linin böyle düşünmeye başladığını ve kimliklerinin ve partilerinin ötesine geçmek istediğini düşünüyorum. Bu nedenle hem Milli İttifak hem de Kılıçdaroğlu dikkatli hareket etmeli ve bu insanların duygularına göre hareket etmelidir.

Çünkü gerçek helalleşme, farklılıklarımızla birlikte yaşama iradesinin yaratılmasından geçer! Erdoğan’ın yaptığı gibi ekranlarda kaybedenden özür dilemekten değil!