Sabitlik, değişim, dönüşüm | Haber sitesi PolitikYol

Siyasetin gerçeklerinden bahsedelim. Şimdi; İhtiyaç duyulan şey, dönüştürme iradesi ve yeni bir düzen vaadidir. Tutarlılık, güven, aidiyet gereklidir. Siyaset sahnesinde kimlik meselelerini aşan, demokrasinin bir “varlık” meselesi olduğunu sürekli hatırlatan bir anlayış olacağına eminim.

Özellikle deprem sonrası birlik ve beraberlik, dayanışma duygusuyla bilinçle, ilgiyle, dikkatle, gerçek mutabakatla el ele hareket ediyoruz. Tam da bu sırada biz hukuki gerçekleri vurgularken çok büyük bir gelişme yaşandı. Mutabakat Zaptı’nın hukuki karşılığıyla ilgili yazımı güncelliyordum ki o masadan kalktı. Yazıyı tekrar okudum:

“Türkiye’nin geleceği, güzel ülkemizin hukuku, adaleti, adaleti ve nihayetinde toplumsal mutluluk, barış ve adil bir yaşamın gerçekleşmesi için belirleyici bir dönemdeyiz. Hemen söyleyelim: çok önemli bir tarihi belge olarak 244 sayfa ve 2300 vaat içeren “Uzlaşma Genel Politika Metni” hukuk açısından ülkeye ve dünyaya sunulan iyi, tutarlı ve yerinde bir devlet programıdır. . [1]

Gelelim dünden yarına bugünün değerlendirmesinden: Metinlerine bile tutarlılık aktarabilmiş bir oluşumda dil, yaklaşım ve anlatım açısından tutarlılık da önemlidir. Roland Barthes’a göre ifade bir yasalar dizisi, dil ise onun kodudur. Yaşam tarzı, siyaset, hukuk; Özellikle uzun vadede samimiyet, iyilikseverlik ve tutarlılığı açıkça gösterir.

Siyasi söylemlerin toplum nezdinde meşruiyet kazanmasının yolunun, ilkeler çerçevesinde oluşturulan kuralların işlerliğini sağlamaktan geçtiğini hatırlayın. Kutuplaşmayı ortadan kaldırma sürecinde tutarlı bir metin, aktif bir birliktelik olduğu sürece, sonucun sıralı eyleme karşılık gelip gelmediğini seçimin belirleyeceği bu durumda, bakalım yön ne olacak şimdi bakalım.

“Altı masa”daki müzakereler sırasında Anayasa değişikliğine ve ortak hükümet programına özel önem verildiğini belirtmekte fayda var. Bir cumhurbaşkanı adayının adını anmamanın bir engel oluşturduğu söylense de, “Evet ama milletin adayları konuştu, herkes duydu” diyebiliriz.

DURUM NEDİR?

Öncelikle; Tabii yine deprem ekseninde İstanbul ve diğer şehirlerde deprem sonrası ve depreme dayanıklı yapı projeleri gündemin bir numaralı maddesi olmalıdır. Durum böyleyken ve depremden önce bahsettiğimiz tutumluluk konuşması hâlâ alevleniyorken, halk karar alma süreçlerine katıldıklarını bilmek istiyor.

13 görüşme, ikili müzakere, yüzlerce temas olsa ve 14 Mayıs’a giden yolda bugün çok farklı aşamalardan geçildi. Siyasi meşruiyetinin hukuktan kaynaklanmadığı sistemlerin modern demokratik hukuk düzeni olarak adlandırılamayacağını her zaman savunuruz. Tabiri caizse, masanın kuralına uyulup uyulmadığının ötesine geçmenin ve gol üzerine bahis oynamanın zamanı geldi.

“Altı masa”daki müzakereler sırasında Anayasa değişikliğine ve ortak hükümet programına özel önem verildiğini belirtmekte fayda var. Bir cumhurbaşkanı adayının adını anmamanın bir engel oluşturduğu söylense de, “Evet ama milletin adayları konuştu, herkes duydu” diyebiliriz.

Oylama, demokrasilerde halkın temsili açısından çok önemli bir değişken iken, siyasi meşruiyet ve oy vermenin aritmetik karşılığı açısından da uzlaşı, anlaşma ve birlik önemlidir. Türkiye’de kutuplaşmanın azalmasında “Altı Levha”nın büyük etkisi oldu. Bu nedenle ortak mutabakat beyanının altına atılan ıslak imzaya rağmen söz konusu hareket soru işareti oluşturmuştur. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir kamuoyu lideri olarak konumu ile birlikte değerlendirilmesi gereken Altı Tablo’da muhafazakar partilerin yer alması, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde diyaloğuna büyük katkı sağlamıştır.

Diyelim ki “altılar” parlamentarizme geçmek amacıyla birleşti. Amaç parlamenter sisteme geçmek iken, iktidar projesi içerisinde yetki dağılımı kavramına yapılan vurgu farklı bir açıdan bakarsak muhalefetin doğal eksenini değiştirmiş olabilir.

Millet bu sosyal adalet sürecinde yenilik, değişim, dönüşüm ve tutarlılık istiyor. Kurulan düzenin dışında, özellikle deprem sonrasında anayasal hakları olan huzur ve güvenlik içinde yaşamak istiyorlar. Fikir birliği kültürünün ilerlemesini istiyor.

Ekonomi politikasının adalete dayalı olmasını istiyor.

NE OLACAK ŞİMDİ?

Ne olacağı belli. Sorun çözülecektir. Siyasetin kapısı müzakereye, doğru yöntemlere, amaca odaklanmaya ve verileri doğru okumaya açıktır. Siyaset kurgusal, kısır, algısal mantığın çok ötesinde dinamiktir. Odaklanmamız gereken değişim talebi hikayesinin kahramanı parti (partiler) değil, millet, halk ve seçmendir. Tıpkı Ankara ve İstanbul’da olduğu gibi sadece konuşarak, tek tek anlatarak, şimdi kendin olma, kendini ifade etme, kendini doğrudan ve içten ifade etme zamanı derken farklı bir sonuca ulaşıldı.

Önümüzde cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri var. Depremin devasa kalıntılarıyla ilgili gerçekleri hatırladığımızda, bunun üzerinde durmak zorunda kalıyoruz.

Türkiye değişim istiyor, yeni bir politika istiyor.

Millet bu sosyal adalet sürecinde yenilik, değişim, dönüşüm ve tutarlılık istiyor.

Kurulan düzenin dışında, özellikle deprem sonrasında anayasal hakları olan huzur ve güvenlik içinde yaşamak istiyorlar.

Fikir birliği kültürünün ilerlemesini istiyor.

Ekonomi politikasının adalete dayalı olmasını istiyor.

Fırsat eşitliği istiyor. Bunu görmek siyasetin görevidir. Planların, senaryoların, belirsizliğin aşılması ve yeni birleşmelerin sağlanması demokrasi, yönetişim ve ekonomik yaşam için elzemdir. Seçmenler, halk ve vatandaşlar en doğru kararı vereceklerdir.

Siyasetin gerçeklerinden bahsedelim. Şimdi; İhtiyaç duyulan şey, dönüştürme iradesi ve yeni bir düzen vaadidir. Tutarlılık, güven, aidiyet gereklidir. Siyaset sahnesinde kimlik meselelerini aşan, demokrasinin bir “varlık” meselesi olduğunu sürekli hatırlatan bir anlayış olacağına eminim.

Albert Camus, L’ete’de yayınlanan makalesinde şöyle yazar: “Karakterin gücünü unutmamalıyız … Bu barış kışının meyvesini hazırlayacak olan odur.” [2]

Evet, uzlaşma kültürünün oluşturulmasında ve sürdürülmesinde; Birlik olma, bir arada olma ve birlikte yaşama arzusunun gerçekleşmesinin ön şartının azim, karakter ve düşünce gücü olduğunu vurguluyoruz. Politika; Bu, sorumluluk, nezaket ve tabii ki tutarlılık duygusu gerektiren bir alandır. Türkiye’nin kimlikler arası kutuplaşmayı aşmada büyük mesafe kat ettiği birlikte yeni bir yaşam arzusu, yenilik, değişim ve dönüşüm ihtiyacının en uygun zeminde gerçekleşmesini sağlayacaktır.

[1] SiyasetYol, 05.02.2023

[2] Albert Camus, Denemeler, Trans: Sabahattin Eyyuboğlu, Vedat Günyol, Sai Yay, s: 44

İlginizi Çekebilir