Sayın Maliye ve Hazine Bakanımızın yıl boyunca hararetle savunduğu büyüme modeli, ülkenin sanayi potansiyelini artırmadı ve ihracat büyümenin ana kaynağı olmadı. Ayrıca bu model, devlet harcamaları için kaynak yaratan sermaye temelli bir modele dönüşmüştür.
İktidarın ekonomi merkezi uzun zamandır ve büyük iddialarla bir büyüme modeli uygulamaya çalışıyor. Bu modelin adına”Türk Tipi Büyüme Modeli” Bunu söyleyerek bize özgün, özgün bir büyüme modeli kullanıyormuş izlenimi vermeye çalışıyorlardı.
Bu model 2021 yılında önemli TL değer kaybıyla gündeme geldi. Türk lirasındaki bu değer kaybının nedenini hükümetin ekonomi liderleri açıkladı.dolma kalemHükümetin bilinçli seçiminin bir sonucu olarak değer kaybını bulup halka göstermek zorunda hissettiler. Halkın nazarında bütün dertleri, geçmişte böyle bir değer kaybına aşina,biz onlar gibi değilizAlgı, bu kez bütüncül bir politikanın parçası olarak yaşanan değer kaybını göstermek için.
TL’nin düşük olması nedeniyle artan ihracatın da etkisiyle daha önce uygulanan modeli Çin tipi bir model olarak tanımlama girişiminde bulunarak, “Çin büyüme modeliAralarında benzerlikler kurmaya çalıştılar.” Daha sonra bu modelin eleştirisinin hükümete zarar verebileceğine inanarak Güney Kore’deki ihracata dayalı büyüme modeliyle benzerlikler kurmaya çalıştılar. Olmayınca ve halk tarafından kabul görmeyince bu sefer.”modelimiz bizim için eşsiz bir modeldir‘ belirtildi.
Bugüne kadar Türk tipi büyüme modelinin dayandığı iki ana ifade vardır. Bunlardan biri, büyümenin iç talebin cazibesiyle hizmet ve inşaata dayalı bir süreç olmaktan çıkıp, tam tersine sanayi ve dış taleple ilişkilendirilen bir sürece dönüşmesiydi. Bu nedenle hem sanayinin ekonomi üzerindeki etkisi hem de büyümede ihracatın önemi artacaktır.
Elbette ekonomimizin mevcut yapısını dikkate almayan bu iddialar sonucunda Türk lirasının değer kaybetmesi ithalatın daha pahalı hale gelmesine engel olamadı. Bir yandan pahalı üretim maliyetleri, diğer yandan artan girdi ithalatı dış ticaret açığını artırdı. Dış ticaret açığında rekor üstüne rekor kırılıyor. Ancak çok daha önemli bir yan etki -yükselen ithalat fiyatlarının neden olduğu enflasyon- hükümet için büyük bir sorun haline geldi.
Bu nedenle TL’nin ilk ortaya çıktığı günlerde olduğu gibi sürekli değer kaybetmesi istenmeyen bir durumdur. Ancak bu çözümlenirken, hükümetin enflasyonla mücadelede bir türlü yol alamaması nedeniyle Türk lirası beklenenden daha fazla değer kazanmaya başladı. TCMB yaptığı müdahalelerle bir yandan TU’nun değer kaybetmesini engelledi, diğer yandan TU durduramadığı enflasyonla fiyat artışı yaptı.. Sonuç olarak bu durum ihracatçıya pek yakışmadı.
Zamanla herkes, hükümetin ve şirket yöneticilerinin baştaki iddialarını unuttu. O günlerde bile bu modelin ve izlenen ekonomi politikasının hükümetin istediği sonuçları vermeyeceğini söyledikleri için.”zorunlu ekonomistlerEkonomistlerin nitelendirdiği konuyu gündeme bile getirmediler” dedi.
Kullanılan model sektörün büyümesine katkı sağlayacak mı? Aynı yıl sektör sadece yüzde 3,3 büyüyerek ortalamanın altında kaldı. Hükümetin can damarı olan inşaat işleri yüzde 8,4 azaldı.
Ne de olsa 2022 yılının tamamı bu tartışmalar için geçti. Tartışma diyorum, sadece alışkanlıktan. Aslında 2022 tek taraflı bir inat yılı oldu: Çiftliğin yönetimi benzersiz bir model uyguladığını iddia etti ve zaman zaman güçlü ihracat performansına atıfta bulunarak, izledikleri modelin başarılı olduğunu kamuoyuna anlattı.
Dün itibariyle 2002 yılı büyüme rakamları açıklandı. Bu rakamlar hükümetin kontrolünde olan TÜİK tarafından açıklandı.
Buna göre 2022’de Türkiye ekonomisi yılda yüzde 5,6 büyüdü. Bu hepimiz için gerçekten iyi bir haber. Kişi başı gelirimiz 176,5 bin lira oldu. Dünkü piyasa kurunda bu rakam 9 bin dolar civarında. Ortalama yıllık döviz kurunu alırsak, bundan biraz daha yüksektir. Ama ilginç olan, Sayın Nabati’nin izledikleri büyüme modeliyle 2023’te kişi başına düşen gelirin 12.000 doları geçeceğini savunması. Şimdi sırada ne olduğunu düşünün.
Bu açıklamaya göre kişi başı gelirimizin bugünkü seviyesinden 2.000 dolar artması gerekiyor. 85 milyon olan ülkemizin nüfusunu düşünürsek toplamda 170 milyar doları bulan bir rakamdan bahsediyoruz. Dün açıklanan GSYİH rakamları, 2022 itibariyle toplam gelirimizin basında 900 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Bu hesaplamada TÜİK 2022 ortalamasını 16,6 olarak almıştır. Sadece bunu düşünürsek, 2023 yılına kadar cari gelirin yüzde 18’ine tekabül eden bir artışa ihtiyacımız olacak. Kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Bugün açıklanan rakamlar bize hükümetin büyüme modeli açısından bazı sonuçlar veriyor. Bunları düşünmek güzel. İlk önce Türk Tipi Büyüme Modeli gerçekten gerçek sonuçlar açısından alışık olduğumuz türden.Türk tipi“Bu oldu.
Tarihsel olarak, Türk tarzı büyüme, ağırlıklı olarak hizmet (ticaret dışı) ekonomik faaliyetlerde artan iç talep tarafından yönlendirildi. Geçen yılki büyüme, hükümetin iddia ettiği gibi endüstri gelişimi tarafından değil, hizmetler ve finans tarafından yönlendirildi. TÜİK’e göre finans ve bankacılık 2022’de yüzde 21,8 büyüdü. Bu artış hizmetlerde yüzde 11,7 olarak gerçekleşti. Diğer bir deyişle, yıllık yüzde 5,6’lık büyüme, ağırlıklı olarak hizmetler ve finansal destekler aracılığıyla gerçekleşti.
Kullanılan model sektörün büyümesine katkı sağlayacak mı? Aynı yıl sektör sadece yüzde 3,3 büyüyerek ortalamanın altında kaldı. Hükümetin can damarı olan inşaat işleri yüzde 8,4 azaldı. Böylece Bakanın büyüme modelinin temel gerekliliklerinden biri gerçekleşmedi..
Diğer bir hükümet iddiası ise büyümenindış talep”, yani ihracat yoluyla sağlanacağını söyledi. Grafik 1’de her çeyrekte toplam talebin bileşenlerinin yıllık değişim oranları gösterilmektedir. Geçen yılın son çeyreğinde 2021 yılının aynı çeyreğine göre ihracatta düşüş net bir şekilde görülüyor. Ayrıca, kalan çeyreklerde de ihracat performansımızın olumlu olduğu görülüyor.
Ama sorun bu değil. 2022’de büyümenin ana itici gücü olan dış talep değil, her zaman olduğu gibi temel sorun tüketimdir.tüketici harcamaları“Nedir bu. Ülkemizde siyasetçilerin hep başvurdukları, siyasi ve ekonomik alanda sıkışıp kaldıkları bir durum bu ve biz buna alıştık. Böylece 2022 yılında büyüme iddia edildiği gibi dış talepten ziyade iç talep kaynaklı olmuştur..
Türk tipi büyüme modelinin ürettiği büyüme, yarattığı dolaylı etkilerle geniş halk kitlelerine fayda sağlamayan, hatta bu kitleleri refahtan uzaklaştıran bir ekonomik model haline gelmiştir.
Son olarak elde edilen büyümeyi kapsayıcılık açısından değerlendirmekte fayda var. Bunu yapmak için, beyan edilen GSYİH’nın bileşenlerini gelir açısından ele alabiliriz. Böyle bir analiz, elde edilen gelirin ekonomideki üç ana ekonomik birim arasında nasıl dağıldığı hakkında fikir verir. Bu ekonomik birimler sırasıyla emek, sermaye ve devlettir.
Bunlardan emek, çıktıdaki payını işgücüne yapılan ödemelerden alır. Sermaye payı brüt faaliyet geliri olarak ayrıştırılırken, sermaye amortisman payı olarak ifade edilen amortisman (sermaye tüketimi) de dahil edilir. İşçilik için bu tür bir amortisman dikkate alınmaz. Son olarak, devletin gelirden aldığı pay vergiler aracılığıyla gerçekleşmektedir.
Bu üç ekonomik birimin gelir payları Grafik 2’de gösterilmektedir. Görüldüğü gibi emeğin gelir içindeki payı 2020 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde azalırken, sermayenin payı 2020 yılından itibaren sürekli olarak artmaktadır. 2022. Yani Türk tipi büyüme modeli olarak adlandırılan model, emek yerine zenginliği sermayeden yana üreten bir model haline geldi..
Grafik 2’de yer alan bir diğer bulgu da 2020 yılından itibaren devletin alınan gelir üzerinden aldığı vergilerin de artmasıdır. Grafik 2’nin sağ ekseninde gösterilen bu değerlerin negatif değerler olarak gösterilmesi, devletin aldığı verginin gelir üzerinde bir yük olarak görülmesi ve bu nedenle işçilere dağıtılacak toplam geliri azaltmasından kaynaklanmaktadır. ve sermaye.
Sayın Maliye ve Hazine Bakanımızın yıl boyunca hararetle savunduğu büyüme modeli, ülkenin sanayi potansiyelini artırmadı ve ihracat büyümenin ana kaynağı olmadı. Ayrıca bu model, devlet harcamaları için kaynak yaratan sermaye temelli bir modele dönüşmüştür. Böylece Türk tipi büyüme modelinin ürettiği büyüme, yarattığı dolaylı etkilerle geniş halk kitlelerine fayda sağlamayan, hatta bu kitleleri refahtan uzaklaştıran bir ekonomik model haline gelmiştir.
İlginizi Çekebilir
- CHP’li büyükşehir belediye başkanları Kılıçdaroğlu’na destek mesajları yayınladı
- SEP üyesi Rich: 6284 sayılı yasa bizim kırmızı çizgimiz
- Aday listesine itiraz eden ve “Karşı karşıya kalacağımızı riske atmak istemiyorum” diyen AKP İl Başkanı Ordu Halit Tomakin görevden alındı.
- Almanya, Leopard 2 tanklarını Ukrayna’ya gönderdi
- Cumhurbaşkanlığı adayı Kılıçdaroğlu: “Samsunspor camiasını tebrik ediyor, gelecek sezon mücadele edecekleri Süper Lig’de başarılar diliyorum”
- Önder Felicity Karamollaoğlu: Kızıllay’a kan bile vermem
- BALKAN | Aralık ödemeleri başlıyor
- BALKAN | Fenerbahçe Beko, Partizan’ı deplasmanda yendi
- İYİ Parti YSK aday listesini açıkladı
- İsrail demokrasisi nerede? | Haber sitesi PolitikYol