Deprem ve Altı Levha Krizi’nden sonra muhalefet eşsiz bir fırsat yakaladı. Bunu ezici bir zafere dönüştürmek, cumhurbaşkanı adayının yepyeni bir hayal gücü, dil ve enerjiyle yürüteceği toplumsal muhalefeti harekete geçirme kampanyasından geçecektir.
14 Mayıs tarihi elbette Türkiye siyasi tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Çok partili sistemde, seçimlerin usulüne uygun yapıldığı, iktidarın el değiştirdiği İsmet İnönü, kurallara uyarak mutlak iktidarını dünya siyaset tarihine geçecek bir şekilde teslim etti. Yorgun CHP seçmeni, Atatürk’ün üçüncü başbakanı Celal Bayar’ın CHP’den ayrılan ancak daha özgür bir Türkiye sözü veren partisi Demokrat Parti’ye sevgilerini gösterecek… 10 yıllık demokratik sistem deneyimi acı sonuyla aynı şekilde başlayacaktı. yol.
12 yıl ülkeyi tek başına yöneten İnönü’nün kızı Özden Toker, anılarında Çankaya’daki atmosferi, daha doğrusu “milli liderin” Mayıs akşamı seçimlerin kaybedildiğinin netleşmesinin ardından verdiği tepkiyi anlatıyor. 14.[1]: “Babam hemen annemin yanına gidip oturdu. Ne kadar çabuk hareket ediyoruz? diye sordu. Annem, “Hızlıca hareket etmeye başlayacağız,” diye yanıtladı. Sonra babam neyle ilgilendiklerini sordu: “Otobüse binecek misin, değil mi?” Annem – “Tabii paşam.” Benim iğnemi de yapacaksın. Annem gülümsedi ve “Ben yaparım Paşa” dedi. O zamanlar babam için sorun olmaktan çıktı ve rahatladı… Babam (kaybetme ihtimali) demek istedi… “Kazansa da kaybetse de şeref onda kalacak” dedi. Bizi hazırladı.”
Bugün hayal bile etmesi zor bir sahne Özden Hanım’ın hikayesi değil mi?
2 ay sonra 14 Mayıs’ta Türkiye 72 yıl önceki gibi sınanacak. Ülkenin siyasi ve toplumsal kimliğini büyük ölçüde belirleyecek olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri, sonucu onbinlerce vatandaşın ölümüne yol açan depremlerin hemen ardından, Cumhuriyetin 100. yılında yapılacak. vatansızlık, sorumsuzluk ve kalp krizi.
Sonuçları hem dünyayı hem de Türkiye’yi ilgilendiren ve siyasi tarihe bir kez daha geçebilecek bu seçimlerde, yirmi yıldır bilinçli ve şiddetle kutuplaştırılan toplum/seçmen hangi ülkeyi istediğine karar veriyor. yaşadıkları, değerli bir ülke olarak nasıl bir gelecek gördükleri ve özgür ve değerli vatandaşlar olarak yaşamak isteyip istemedikleri.
72 yıl öncesiyle kıyaslandığında seçimlerin onurunun korunacağına dair yerel ya da asılsız korkular var. Ülkenin tüm seçim tecrübesine rağmen seçimler, seçimlerin adil ve özgür olacağına dair şüphelerin arttığı, tansiyonun yükseldiği, karanlık koridorlarda yaşayanların ve iktidara sahip olanların niyet ve eylemlerine dair derin korkuların arttığı koşullarda yapılacaktır. fırsat ve kötülük yapma isteği. .
Kemal Bey depremden sonra doğru pozisyonu almış, genel ihtiyattan vazgeçmiş, koyduğu kurallara bile uymayan cesur adımlar atarak iktidara gelmiştir. ‘bizi tutuklayın‘ ve her şeyden önce şimdi ““Susma, devletle konuşma zamanı” diyen büyük ortağına inat. “Devlete katılmayacağım.” Umarım kendisi bu konumunu sürdürür ve ortaklarının buna yakın bir konumda olmasını sağlar.
Bu seçim, yirmi yıldır halkın önemli bir bölümünü zehirleyen, devletin kurumlarını talan eden, hukuku ortadan kaldıran ve ekonominin yargılayamayacağı fantezilerle kendi vatandaşını yoksullaştıran bir iktidar için bir ölüm kalım meselesidir. inatla izlediği politikalardır. Aslında söyleyecek yeni ve iyi bir şeyi olmayan bu nefesi kesilen iktidara karşı, bu kez ülkenin farklı ve çoğu zaman birbirine düşman geleneklerinin temsilcilerinden oluşan muhalefet bloğu “Milletler İttifakı” karşı çıkıyor.
Bu ittifaktan cumhurbaşkanı adayı ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Kemal Bey’in böylesine hayati bir seçimde aday olmasını neden uygun görmediğimi burada yazdım zaten. Bu yazıdaki görüşlerim zamanla değişmedi, 5 Şubat gecesine kadar perçinlendi. Ancak aday olursa oy vermemeyi hiç düşünmedim. Bu tavrın sadece yanlış değil, aynı zamanda son derece sorumsuzca olduğuna inanıyorum.
Deprem bu durumu iki şekilde değiştirdi. Devlette gördüğümüz duyarsızlık, acımasızlık, empati eksikliği, kibir ve düpedüz suç davranışı göz önüne alındığında, böyle bir felaket karşısında adayları tartışarak zaman veya enerji harcamanın faydası yoktu, özellikle de ahlaki değerler söz konusu olduğunda. bu taraftaki iflas bütünüyle ortaya çıktı.
İkincisi, benim açımdan Kemal Bey depremden sonra doğru pozisyonu almış, genel tedbiri bırakıp cesur adımlar atmış, koyduğu kurallara bile uymayan bir hükümete “hadi bizi tutuklayın” diyebilmiştir. . ve en önemlisi, “Bizim susma vaktimiz geldi, devlet konuşmalı” diyen büyük ortağının aksine. Umarım kendisi bu konumunu sürdürür ve ortaklarının buna yakın bir konumda olmasını sağlar.
Meral Hanım’ın çok sert bir açıklamasıyla başlayan kriz, sonunda tüm taşların yerine oturmasına neden oldu. Krizin ağırlığı, parti tabanından ve kamuoyundan daha da güçlü bir itirazla karşılaşınca, masanın etrafındakilerin de birbirine mahkum olduğu kanıtlanmış oldu.
CHP’nin bugüne kadar denkleme dahil etmek istemediği belediye başkanlarının bu kumar sonunda seçim sonrası yönetim yapısına dahil edilmesiyle ittifak güçlendi. Seçimden sonra, birçok konuda ortaya çıkabilecek sorunları ve karşıt düşüncelere ve felsefi konumlara sahip ortaklar arasında patlayacak egoyu çözmek ikincisinin işi olduğunu söylemeliyiz. Bu şartlar altında güçlü ve disiplinli bir liderliğe ihtiyaç vardır.
Ancak bugün dikkat edilmesi gereken bir konu daha var: Bir şeye karşı birleşenler, seçmenlerin önüne bir platform, onları heyecanlandıracak, umut uyandıracak ve kendilerine göre gerçekleştirilebilecek bir hedef koyabilirler; sloganlar gibi söyleyerek engellenmesi zor bir sosyo-politik hareket ve enerji yaratma yetenekleri.
Popülizm, demokrasi ve otoriterlik üzerine dünyanın en saygın yazarlarından biri olan Jan-Werner Müller. Proje Sendikası sitede son makalesinde Hükümete karşı olmak, kendisinin de vurguladığı ve Macaristan’da muhalefetin son dönemde yaşadığı hayal kırıklığının da gösterdiği gibi, iktidarı devirmek için yeterli değil.
Seçimden sonra, birçok konuda ortaya çıkabilecek sorunları ve karşıt düşüncelere ve felsefi konumlara sahip ortaklar arasında patlayacak egoyu çözmek ikincisinin işi olduğunu söylemeliyiz. Bu şartlar altında güçlü ve disiplinli bir liderliğe ihtiyaç vardır.
Muller’e göre, “Bu tür stratejiler genellikle başarısız oluyor çünkü muhalefet tamamen tepkisel görünüyor. Daha spesifik olarak, iktidardaki popülistler tarafından tanımlanan parametrelerin yeni normal olduğuna dair bozguncu sinyaller gönderiyor.” Bu nedenle muhalefetin kendi dilini oluşturması, iktidarın sözlüğünde kalmaması, kendi dilini üretmesi ve değerlerini militanca savunması gerekiyor.
Gene Mueller’in sözleriyle, “başarılı olmak için muhalefet liderleri az bilinen bir siyasi beceri göstermelidir: “seçim kampanyasının içeriğini ve kapsamını ve seçim koşullarını tanımlamalı ve sadece muhalefete tepki göstermemeliler… yolsuzluğun tek başına iktidar partisini devirmesine izin veremez. Neyin yanlış gittiğini vurgulamaları ve güçlü semboller bulmaları gerekiyor… geleceğin farklı olacağına dair bir inanç yaratmaları gerekiyor.”
Deprem ve Altı Levha Krizi’nden sonra muhalefet eşsiz bir fırsat yakaladı. Bunu ezici bir zafere dönüştürmek, cumhurbaşkanı adayının yepyeni bir hayal gücü, dil ve enerjiyle yürüteceği toplumsal muhalefeti harekete geçirme kampanyasından geçecek. Bundan sonra Kemal’e düşen görev, bu tarihi görevi yerine getirmektir. Yapmamız gereken maksimum desteği sağlamak.
—
[1] Özden Toker-Mehmet O. Alkan, İsmet’in kızı İnönü anlatıyor
İlginizi Çekebilir
- İmamoğlu: Deprem İstanbul için beka meselesidir
- Castillo, Meksika’ya sığındı
- ISI Partisi’nden Erhan Usta’ya Geleceğin Partisi’nin cevabından “ortak metin”
- 6 Şubat sonrası Türkiye: yaşayan şehirler
- Seçimi Kılıçdaroğlu değil, biz kazanacağız.
- Millet İttifakı seçimi kesin kazanacak!
- BALKAN | Fas, Fransa ile Dünya Kupası maçında “sömürge ülkelere” karşı yeni bir zafer kazandı
- Depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 41 bin 156’ya yükseldi.
- Kamu Yararı, Adalet ve Hukuki Gerçekler
- Muharrem İnce: “Kemal Bey gelirse konuşurum. Pazarlığa açığım”