Türkiye deprem sonrası yaralarını nasıl saracak?

Rakamlar ne derse desin, bunun yüksek bir ekonomik maliyeti olduğu açık. Dünya Bankası depreminden sonra 1,78 milyar dolarlık destek Vereceği açıklama bile maliyetin miktarını açıklıyor. Bu miktar, ihtiyacın çok küçük bir kısmını temsil etmektedir. Peki Türkiye depremin yaralarını hangi kaynaktan saracak?

Bir depremin maliyeti ne olacak? Bu bedele toplumun hangi kesimleri katlanacak? Bunlar son günlerin sıkça sorulan soruları.

Depremin yol açtığı hasarla ilgili dağınık veriler var. Bu iyi. Çünkü her hesaplamanın içerdiği varsayımlar farklıdır. Bu varsayımları dikkate almadan sadece rakamlara odaklanmak anlamlı analiz sonuçları sağlayamaz.

Deprem maliyetleri ile ilgili kalemlerin belirlenmesi açısından bir depremin bize getireceği ekonomik fatura ne olacaktır? makaleyi tavsiye ederim. 1999 depreminden sonra hangi finansal önlemlerin alındığını hatırlamak için, Deprem öncesi çöp, deprem sonrası: Akçeli’nin “mistik” eserleri, vergileri ve seçimleri makaleyi tavsiye ederim.

Varlık vergisi önerileri de dile getiriliyor. Temel olarak, hayata ve ekonomik eşitliğe bakış açım nedeniyle serveti vergilendirmeyi umursamıyorum. Fakat!

Yıllardır sesini çıkaramayan ve kayıt dışı ekonomi sorununu çözemeyen bir ülkede servetin nerede olduğu belirlenip vergilendirilebilir? serve’nin tanımı nedir? Bir evi ve banka hesabında bir milyon lirası olan zengin sayılır mı?

Türkiye, büyük servete sahip olanların bir gün af çıkacağını söyleyerek vergi vermediği bir ülke. Bu segmentin her zaman haklı olması üzücü. Servet üzerinden alınacak bir verginin düzenli olarak vergi ödeyen alt ve üst gelir grubuna büyük bir adaletsizlik yaratacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Nerede? Bu yüzden tüm Türkiye tecrübesine sahip. Şimdiye kadar gördük. Suriyeli göçmenlerin sosyal güvenlik sistemi dışında kaçak çalıştırılmasıyla hiçbir sorunu olmayan bir hükümetin iktidar olabileceği bir ülkeden bahsediyoruz. Varlık vergisi “bildiğimiz Türkiye”de yaralara merhem bile olmayacak, adaletsizliğe yol açacaktır. Vergi ahlakıyla ilgili bir sorun var.

Rakamlar ne derse desin, bunun yüksek bir ekonomik maliyeti olduğu açık. Dünya Bankası depreminden sonra 1,78 milyar dolarlık destek Vereceği açıklama bile maliyetin miktarını açıklıyor. Bu miktar, ihtiyacın çok küçük bir kısmını temsil etmektedir.

Sağlıklı bir ortamda ekonomiden bahsetmek için ekonominin altında yatan sorunlardan bahsetmek gerekir. Türkiye eşiğindetaşra sanatık. Bir uçurumdan düştü ve düştü Her günGün hızlanıyor.

Türkiye, kaynak kıtlığı sorununun, devletin ekonomideki icraatlarıyla şiddetlendiği bir ülke haline geldi. Cari açığın tahminlerimizle uyumlu olduğunu ve 2022 sonunda 50 milyar dolara yaklaşacağını düşünüyoruz. 49 milyar dolar Türkiye’nin kısa vadede geri ödenmesi gereken dış borç hacminin hızla artmasıyla ortaya çıktı. 2020 başında bu miktar 93,1 dolardı. 2021’in başlarında 113,5 milyar dolara sıçradı. Aralık 2022 itibarıyla 145,6 milyar dolara ulaştı.. Ülkenin nakit akışı üzerindeki baskı artıyor.

Yoksullaşan bir toplumun yoksullaşma düzeyi, yüksek enflasyonla birlikte arttı. Çalışan ve maaşlı kesimler, yeni yılda aldıkları yüzde 50’lik piyasa ortalama ücret artışından memnun kalmadı.

Kaynak sıkıntısı ve yüksek enflasyonla boğuşan Türkiye, depremin bedelini şimdi ödedi. Güldem Atabay makalesinde 1999 depremiyle ilgili vergiler kullanıldıysakentsel dönüşümün politik etiği ve iş etiği Japonya modeli Örnek olarak planlamış olsaydı, 6 Şubat 2023 trajedisi bu kadar büyük olmazdı. Japonya’da 2010 depreminde 21.000 kişi öldü. Ama depremden sonra değil, depremden sonra. tsunamiden.

Seçim gündemi önümüzdeki günlerde yeniden gündeme gelecek. Seçimlerin ertelenmesi gündemi, hukuku kaybetmiş bir ülkede anayasaya saygısızlık talebiyle aynı. savaş dışı Seçimlerin ertelenmesi için hiçbir anayasal gerekçe yoktur. Seçimlerin ertelenmesi fikri bile hukuk devleti açısından büyük tehlike arz ediyor.

Ekonomik olarak seçimden sonra göreve gelen hükümeti çok zor günler bekliyor. Ancak Türkiye ekonomisinin sorunlarının çözülebilmesi için eğitimden sağlığa, değişen siyasi kültürden toplumsal ahlaka kadar çok önemli birçok sorunun çözülmesi gerekiyor. çatışma ihtiyaçlar. Ekonomik sorunları sadece borsa endekslerinde, tahvil fiyatlarında ve bankacılık sisteminde aramak mümkün değil. türkiye tamamlandı rehabilitasyon ve iyileşme süreci girilmelidir. Bu sürecin başlamasının mevcut hükümet döneminde gerçekleşmesi mümkün değil.

Popülist siyaset toplumsal kutuplaşmaya yol açar. Mevcut hükümet, iktidara geldiğinden beri popülizmi bir siyaset yapma biçimi olarak kullanıyor. Bu da milletin bir arada yaşama iradesini baltalıyor. Bölünmüş bir toplumun bıraktığı ortak yaşam alanı, giderek otoriterleşen bir yönetim tarzıyla dolmaktadır. Bu politik bir stratejidir. Böylece sermayenin siyasetle iç içe mali gücüyle desteklenen başka bir rejimin yolu açılmış olur. Seçimler, Türk halkının hangi rejimi seçeceğinin seçimi olacaktır.

Sağlıklı bir ortamda ekonomiden bahsetmek için ekonominin altında yatan sorunlardan bahsetmek gerekir. Türkiye artık uçurumun eşiğinde değil. Uçurumdan düştü ve düşüşü her geçen gün hızlanıyor. Trajik bir şekilde, 100. yılında eski başarılarına geri dönmeye başlamalıdır. O zamanlar yetersiz olduğunu düşündüğümüz başarıları.

Çok zor bir yerdesin Türkiye.

İlginizi Çekebilir