Voltran Reis’e Karşı | Haber sitesi PolitikYol

Kılıçdaroğlu, şartlara göre Voltran’ı kurdu ve Reis’e karşı mücadeleye girdi. Erdoğan’ın oyunu hiç bitmese de iğne Kemal Bey’in Voltran lehinedir. Önümüzde tarihi ve çok uzun günler var ama umut edebileceğimizi düşünüyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Milletler İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanması hem kendi cephesinde hem de toplumda büyük heyecan yarattı. Aslında bu açıklamanın tek başına haber değeri taşımaması gerekirdi, çünkü adaylar arasında en riskli ve muhtemelen en az olası aday Kemal Bey’di ama son 72 saat onu bir şekilde adayın favorisi yaptı.

Bunun en büyük sebebi ise şartların onu bir şekilde Voltran’ı yaratmaya zorlaması. Kısacası Kemal Bey tek başına olsa muhtemelen yine en riskli aday olacaktı ama yanına iki belediye başkanı alarak ve üstelik Altı Levha’nın inanılmaz başarılı sembolizmiyle yanında durarak 1. bir orkestra sanatçısı. önemli olan ve Erdoğan rejimini sandık yoluyla değiştirecek olan karargah şefi.

Bu anlatı ilk başta bize yabancı gelse de son 20 yıla baktığımızda Kemal Bey ve ekibi kendi metodolojisiyle ama çok şeffaf bir versiyonla Erdoğan rejimini değiştirmeye hazırlanıyor. Kısacası Kemal Bey, tek çatı altında oluşturduğu resmi ama farklı yapısıyla Erdoğan’ın gayri resmi çıkarlarına meydan okuyor.

ERDOĞAN YÖNTEMİ

Bu ilk başta iddialı görünebilir ancak Anadolu topraklarına hakim olabilmek için tarihe baktığımızda çeşitli güç merkezlerini bir arada tutmak ve gerekirse bu güç merkezleri arasında geçiş yapmak gerektiğini görürüz. Bu bağlamda ne Fatih Sultan Mehmet, ne Kanuni Sultan Süleyman, ne Mustafa Kemal, ne de Erdoğan bizzat iktidar merkezinde kaldılar. En büyük meziyetleri, çeşitli güç gruplarını zamanın şartlarına göre bir arada tutabilmeleri ve gerektiğinde aralarında geçiş yapabilmeleridir.

Bu bağlamda İslamcı gömleğini çıkardığını iddia eden Erdoğan, 2002 yılında bir siyasi parti yapılanması kurarak iktidara gelmenin yolunu açmıştır. Ancak iktidar konumunda olmadığını çok iyi bilen usta bir siyasetçi olarak önce liberaller, Avrupa yanlıları ve iç siyasette İslami değerlere bağlı bazı gruplarla ortaklıklar kurdu.

Bu bağlamda içindeki vesayet yapılarıyla mücadele ederken yüzünün batıya döndüğünü göstermeye çalışmıştır. Bu ona hem içeride hem de dışarıda bir oyun alanı sağladı. 2007’ye kadar süreç bu şekilde ilerlerken, 2007’den sonra hiçbir zaman anlaşamadığı ve tarihsel olarak ters düştüğü Gülen Cemaati içinde ve dışında çıkar odaklı bir ittifaka girdi. Bu birliktelik bir anlamda her iki yapı için de “kazan-kazan” anlamına geliyordu.

2011’deki ekonomik kriz, 2013’teki Gezi Parkı protestoları ve ardından İran’ın kara para aklama ambargosunun ihlali, çeşitli nedenlerle tüm bu koalisyonları paramparça ederken, AKP ve lideri Erdoğan giderek otoriterleşti ve çıkar odaklı yeni ortaklar aradı.

2016’daki kanlı darbe girişiminden bu yana görünen ortaklar bazı milliyetçi gruplar, İslamcılar ve Avrasyalılar olurken, Erdoğan yeni ortaklarıyla daha da otoriter hale geldi. Bu bağlamda Batı siyasetinden uzaklaşarak Rusya ve Çin’e yönelmeye başladı. İran’dan gelen kara parayı Rus kara parasıyla değiştirerek bir şekilde doğulu ve pragmatik devlet refleksleri vermeye başladı. Ya da tüm bunlara göz yummak zorunda kaldı.

Tek kelimeyle, sanki tek başına iktidardaydı, her zaman bir şekilde çeşitli çıkar gruplarıyla işbirliği yapıyor ve üstünlük şahsiyeti altında kendi Voltran’ını izliyordu.

Kemal Bey ve ekibi, Erdoğan rejimini kendi metodolojileriyle ama çok şeffaf bir versiyonla değiştirmeye hazırlanıyorlar.

KILIÇDAROĞLU YÖNTEMİ

Kemal Bey yukarıda anlattıklarımın elbette farkındadır ve eminim ki o benden daha fazla detay bilmektedir. Ama bir şekilde bunun yanı sıra Türkiye gibi çok boyutlu bir güç ülkesinde tek başına iktidar olmanın mümkün olmadığını da gördü. Masayı oluşturan altı parti ve iki belediye başkanından daha fazlasını kastediyorum. Temsil ettikleri kimlik ve bu kimliğin Türkiye’deki gücü.

Dersimli Alevi bürokrat, Karadenizli Sünni iş adamı ve Beypazarlı eski milliyetçi bir avukattır. Ayrıca Meral devletinin ablası Milli Göruş’un şu anki dedesi, finans çevrelerinin zeki çocuğu Babacan, bazı İslamcı çevrelerin hala saygı duyduğu Davutoğlu Hoca ve Demokrat Parti geleneğinin şu anki temsilcisi. Kuşkusuz Kürtler ve sol ne olursa olsun bunun yanına yerleştirilmelidir ki Erdoğan’a karşı güç odakları tek vücut olabilsin.

Kuşkusuz bu kadar farklı ve çok sesli yapılar bir arada tutulamaz. Ancak bir orkestra şefi olarak Kemal Bey, Erdoğan’ın aksine bu heterojen yapıları görece resmi ve çok daha şeffaf bir şekilde bir arada tutuyor. Bu, onu mutlak kazanan yapmasa bile kazanacak bir yapının saygın ve güvenilir bir lideri yapar.

Kısacası Kılıçdaroğlu, şartların da etkisiyle Voltran’ı oluşturmuş ve Reislere karşı mücadeleye girmiştir. Erdoğan’ın oyunu hiç bitmese de iğne Kemal Bey’in Voltran lehinedir. Önümüzde tarihi ve çok uzun günler var ama umut edebileceğimizi düşünüyorum.

İlginizi Çekebilir