Bizimki gibi yozlaşmış başkanlık sistemleri için, bölünmüş hükümetler mutlak bir siyasi kriz anlamına gelir. Ciddi ekonomik sorunlarla boğuşan bir ülke için bu çok zor bir yönetim modeli. Bu nedenlerden dolayı, mevcut yönetişim sistemindeki bir değişiklik de bir o kadar hayati önem taşımaktadır.
Bir önceki yazımda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni getiren seçimlerin en önemli hedeflerinden ve vaatlerinden biri olan güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde nitelikli çoğunluğun sağlanması gerektiğini yazmıştım. Birlikte ittifak ve bu çoğunluk ne kadar büyükse, o zamanki muhalefetten destek aramak o kadar gerçekti. Güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme geçiş durumu dışında, Meclis’te çoğunluğu elde etmek önemlidir.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sayın Kılıçdaroğlu, seçimi kazanmaya çok yakın görünüyor. Seçimi kazanırlarsa Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki çeşitli çoğunluk senaryolarıyla neler yapabileceklerini ya da güç bela yapabileceklerini bir düşünelim. Millet İttifakı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluğu sağlayamazsa olası senaryolar nelerdir?
Her şeyden önce, cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin, kampanya vaatlerinden bazılarını yerine getirmek için yasaları geçirmek için hukukun üstünlüğüne ve çoğunluğun desteğine ihtiyacı olacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi en az 200 milletvekili ile toplanır ve 151 oydan aşağı olmamak kaydıyla toplantıda hazır bulunanların salt çoğunluğu ile kanun çıkarır ve kanunları kabul eder. Başkanın buradaki rolü, uygunsuz bulduğu yasayı veto etmektir.
Veto hakkını aşan çoğunluk 301 oydur. Böylece rahatça yasa çıkarabilen çoğunluk 301’dir. Cumhurbaşkanlığı adaylarının politikalarını hayata geçirebilmeleri için bu çoğunluğun desteğine ihtiyaçları var. Açıkçası, toplam üye sayısının mutlak çoğunluğu olan 301 kişi karşı ittifaka mensupsa, mevcut yasaları değiştirmek çok zor olacaktır.
Elbette Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluğa sahip olmasa da, Anayasa’da münhasır bir hukuk alanı olarak tanımlanmayan ve kanunla açıkça düzenlenmemiş konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (KHK) çıkarabilir. Üst düzey yöneticileri atayabilir ve görevden alabilir. SÖK’e atanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenleyebilir. Bakanlıkları, görevlerini, yetkilerini, teşkilat yapısını kurabilir, kaldırabilir, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmak suretiyle merkez ve taşra teşkilatlarını kurabilir. Bunlar hiçbir şekilde önemsiz güçler değildir.
Ancak unutulmamalıdır ki konu kanunda açıkça düzenlenmiş ise AY 104.md. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çoğunluğu, CBC tarafından düzenlenen tüm konuları düzenleyerek, cumhurbaşkanının kural koyma yetkisini ciddi şekilde sınırlayabilir.
Ancak bu durumda Başkan, uyuşmazlık Anayasa Mahkemesi tarafından çözümleninceye kadar bir açıklık bulunmadığını iddia ettiği durumlarda CBC’nin kendi kararlarını uygulamaya devam edebilecektir. Bu, Anayasa Mahkemesi’nin yasal otorite ile ilgili çatışmalara ve tartışmalara dahil edilmesi gerektiği anlamına gelecektir. Tüm mahkeme AKP döneminde atanmıştı ve basında çıkan haberlere göre AKP genel başkanı onları sevmedikleri kararlardan sorumlu tutabilir ve sorumlu tutabilir.
Bütçe kanunu, Cumhurbaşkanı hakkında TBMM’nin salt çoğunluğunun karar vereceği bir konudur. Plan ve Bütçe Komisyonu, Bütçe Kanunu’nda değişiklik yapabilir ve Cumhurbaşkanı’nın Bütçe Teklifi, komisyonun konuya ilişkin raporu genel kurulda kabul edildiğinde değiştirilir. Bu, reddedilmekten daha fazla endişeye neden olabilir.
Cumhurbaşkanı’nın istediği yasaları çıkarmakta zorlanacağı ama istemediği yasaların çıkmasını da engelleyebileceği bir senaryo ile karşı karşıya kalacak. Mevcut mevzuat çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin en geniş şekilde uygulandığını göreceğimiz durum bu olacaktır.
Sapma olması durumunda (geçici bütçe kanunu çıkarılmadıysa) yeniden değerleme faktörüne göre geçen yılın bütçesi kullanılacak ve bu durumda farklı bir bütçe düzenlemesi yapılacak. Böyle bir dayatmanın en azından ekonomi politikası tercihleri üzerinde bozucu bir etki yaratması oldukça olasıdır.
Peki Başkan bu çıkmazdan nasıl çıkabilir? Çoğunluğa ulaşmak için kendisine karşı çıkan sendika çoğunluğundan ihtiyacı olan milletvekillerini çıkarmaya çalışabilir. Bu durum taraflar arasındaki milletvekili transferleriyle ilgili olabilir. Öte yandan 301 numaralı blok, cumhurbaşkanını siyasi tercihlerini yasalaştırmaya, cumhurbaşkanını devre dışı bırakmaya ve cumhurbaşkanı ile müzakere etmek yerine en uygun zamanda erken seçim yapmaya zorlayabilir. Elbette erken seçim kararı ancak 360’tan alınabileceği için bu kararı veremez ama Cumhurbaşkanı’na bu yönde baskı yapabilir.
Yasama çoğunluğunun bir ittifakta ve yürütmenin başka bir ittifakta olduğu bölünmüş bir hükümet senaryosu, ülkenin çatışan iki ayrı koalisyon tarafından yönetildiği anlamına gelir. Taraflardan biri siyasi tercihlerini dayatırken, diğeri ister istemez siyasi tercihlerini hayata geçirmek için anayasal yetkilerini kullanmaya çalışacaktır.
Bizimki gibi yozlaşmış ve yozlaşmış başkanlık sistemleri için, bölünmüş hükümetler mutlak bir siyasi kriz anlamına gelir. Bunun şu anda ciddi ekonomik sorunlarla boğuşan bir ülke için çok inandırıcı bir yönetim modeli olacağı açıktır. Bu nedenlerle mevcut kamu yönetimi sisteminin değiştirilmesi çok önemlidir.
Bu kadar sıkıntı yaratmayacak bir başka ihtimal de 301’de hiçbir ittifakın çoğunluğa ulaşamayacak olmasıdır. Bu durumda ittifaklar arası ittifak arayışları, farklı partilerin farklı yasama süreçlerinde anlık olarak bir araya gelmeleri olabilir. Üçüncü ittifakın önemi ortaya çıkacaktır. Küçük partilerin sayısal ağırlıklarını etkileyeceğini de söyleyebilirsiniz.
Bu durumda cumhurbaşkanının istediği yasaları geçirmesinin çok zor olacağı ama ihtiyacı olmayan yasaların çıkarılmasını da engelleyebileceği bir senaryo ile karşı karşıya kalacağız. Mevcut mevzuat çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin en geniş şekilde uygulandığını göreceğimiz durum bu olacaktır. Cumhurbaşkanı, kanunla düzenlenemeyen alanlarda kararname çıkarma yetkisini kullanır.
Parlamento kanun çıkaramadığı için müdahale edemez. Zorunlu yasal alanlar değiştirilmeyecek ve mevcut mevzuat uygulanacaktır. Bütçe kanunu uygulanamaz, reddedilse dahi yeniden değerleme oranına göre bir önceki yılın bütçe kanunu kullanılabilir.
Yürütme erkinin öne çıkacağı bir durum olacak ve TBMM’nin karar alma süreçleri büyük ölçüde tıkanacaktır. Bu durumda Cumhurbaşkanı, yetkilerini kullanarak seçimleri yeniden başlatmak için en uygun zamanda erken seçime zorlayabilecektir. Yapmasa bile, yetkilerini kullanarak yasa değişikliğini gerektirmeyen birçok politikayı uygulayabilecektir.
İlginizi Çekebilir
- Milli Eğitim Bakanı Özer: Deprem bölgesinden sevk edilen öğrencilerin devam zorunluluğu olmayacak
- İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: 15 Mayıs’tan itibaren paranızı çalanlar, hakkınızı gasp edenler hesap verecek
- ChatGPT iOS uygulamasının bulunduğu yer Türkiye – Digital Age
- Malatya depreminde ölü sayısı 2’ye yükseldi
- Strava Spotify Entegrasyonu Aldı – Digital Age
- Avrupa güvenliği nereye gidiyor? | Haber sitesi PolitikYol
- NATO depremzedeler için Türkiye’ye konteyner gönderiyor
- BM, Rusya’yı “Ukrayna topraklarından derhal çekilmeye” çağırdı
- Microsoft yapay zekayı düzenlemek istiyor
- BALKAN | Hakemler Arnavutluk’ta oynamayı reddetti