Sosyal eşitsizlik, siyasi önemi baltalayacak kadar ileri gitti. Son krizle birlikte vatandaşlar masaya bir sandalye daha taşıdı, masa artık yedi kişiden oluşuyor.
“Yine de, hiçbir şey başarma umudumuz yoksa,
Bu kadar kafa karıştırıcı bir dünyada yaşayabilir miyiz?
Bu kadar acıya nasıl dayanabildik?
Yaşar Kemal bu cümleleri Abidin Dino’nun farklı yüzler çizdiği çalışmasına bakarak kuruyor. İçinde yaşadığımız belirsiz çağa rağmen hayattan neşe ve umut teklifleri. Bu yargılamaların yapıldığı günden bu yana ülkede acı ve umut kardeş olmaya devam ediyor. Günümüzde acıya karşı mücadele edeceğimize dair umut, ne olursa olsun yurttaşların yaşam onurunu, adaleti ve dayanışmasını ön plana çıkaran toplumsal inşa arzusunda yeşeriyor.
Her şehir kendi dokusu, insanları, yapısı ve kültürüyle tek bir bütündür. Tüm bin yılların birikimiyle, katman katman oluşur. Binyılların hatırasını gelecek nesillere taşıyor, dolayısıyla tarihte taş üzerine atılan taş sebepsiz yere atılmadı. Son yüzyılda yaşadığımız kentleşmenin asi dinamikleri ve neoliberal siyaset, tarihin de eksenini kaydırdı. Bu anlamda, hükümetin önceki tüm hükümetlerle birlikte yaptığı ve bence büyük sorumluluk taşıdığını düşündüğüm ihanet sadece İstanbul’a karşı yapılmadı.
Kentlerimizin yapısından ve ruhundan bağımsız dikilen binalar, çarpık kentleşme, denetimsizlik, derinleşen bölgesel eşitsizlikler, tek tipleşme çabaları tüm kentlerimiz için ihanet taşları haline geldi. Bu ihanete karşı direnmeliyiz. Depremin yarattığı çatlak sandığımızdan daha derin. Bir yıl içinde yeniden iktidara gelme korkusuyla alelacele ev yapmaktan başka bir durumdayız.
bölgesel kalkınma, kırsal kalkınma, tarım, iklim ve kentleşme gibi konular; Bunlar sivil toplumun, devletin, yerel yönetimlerin ve hükümetin derin ve cesurca tartışması, birlikte karar vermesi ve somut adımlar atması gereken en önemli konulardır. Son yaşadığımız depremin büyüklüğünü ve Marmara, Adana ve Bingöl’deki olası depremlerin ülke için sonuçlarını düşünürsek, bir yanlış adım daha atarsak yönetilecek toprak kalmayacağının bilincinde olmalıyız.
Öte yandan depremin yok ettiği şehirlere, insanlara, hikâyelere, hayatlara rağmen şehirleriyle bağını koparmayan mazlumların şehirlerini yeniden inşa etme çabasına ortak olmalıyız. harabe halindeki bir antika dükkanının “keşke burada olsaydın”; Her sabah “Keşke burada olsaydın” şarkısıyla dükkânını açması, Samandağı’ndaki seranın hala bitkilerini ülkenin dört bir yanına göndermesi, Arsuz’da depremden sağ kurtulan kadınların ortak çalışmasının umut ve sosyallik katması. yapı. Gerçeklerimizle yüzleşmenin ve çözümleri konuşmanın zamanı geldi. Zaten bozulmuş normalliğimize artık geri dönemeyiz. Yol planı için şimdiden birçok STK birikimleri ve kendi çabalarıyla kolları sıvadı.
Peki, bütün bir toplumu çözme ve inşa etme sürecinde hangi hükümet ortak olacak? Yaklaşan seçimler, eğer adil, güvenli ve şeffaf olurlarsa bu soruyu cevaplayacaktır. Ekonomik kriz, afet ve eşitsizliklerle baş etmeye çalışan bir toplum, uzun süredir değişime ve yeniden yapılanmaya hazırken, iktidar yarattığı korku atmosferiyle vatandaşları düşünmeye zorluyor. kamu yararı karşısında kişinin kendi bireysel güvenliği hakkında.
Her şeye rağmen deprem bölgesinde bulunan vatandaşlar, içlerindeki isyanı dile getirirken cezalarına “isterlerse tutuklayabilirler” diye başlıyor. 8 Mart’ta anayasal gösteri ve yürüyüş hakkı engellendi ama tüm engellemelere rağmen sokağa çıkan kadınlar toplumun önde gelen sesi oldu.
Toplumsal iradenin masaya karşı sergilenmesi, demokrasiyi sandık demokrasisinin ötesine taşımış ve ülke için müzakereci demokrasinin yolunu açmıştır.
Önümüzde duran umut ve sıkıntı sarkacına moralimizi verdikçe, Milli İttifak’ın atacağı adımlar daha da önem kazandı. Geçen hafta Milletler İttifakı’nda ilk kritik eşik aşıldı. Ana akım medyanın her zamankinden daha fazla ilgi gösterdiği dört harika gündemi ekrana getirdikten sonra, taraflar nihayet aynı masadalar. Tablonun nasıl restore edildiği ve onu etkileyen dinamikler kamuoyunda geniş çapta tartışıldı.
Elbette siyasetin yolları güllük gülistanlık değil ve bu ilk kriz de olmayacak. Bir sorun krize dönüşmeden önce taraflar arasında sorunsuz bir geçiş ve etkili iletişim şarttır. Çünkü bir sonraki seçime değiştirilmiş bir seçim kanunu ile gideceğiz. Bu süreçte ortak cumhurbaşkanı adayı olarak krize dönmeden önce seçimlerin güvenliğinin sağlanması ve il il il il Millet İttifakı adaylarının ortak listelerinin belirlenmesi gerekiyor. Öte yandan bu masa, HDP ve sivil toplum dahil tüm tarafların katılımına açık bir toplumsal uzlaşma masası olmalıdır.
ISI’yi müzakere masasına geri döndüren şeyin ne olduğu sorusuna dönelim. İYİ Parti’yi yeniden müzakere masasına oturtan, kendi seçmenleri de dahil olmak üzere vatandaşların tepkisi ve kamuoyu baskısı oldu. Toplumsal iradenin masaya karşı sergilenmesi, demokrasiyi sandık demokrasisinin ötesine taşımış ve ülke için müzakereci demokrasinin yolunu açmıştır.
Artık birbirine sırt çeviren, birbirini düşmanlaştıran, bölücü yapan siyaseti değiştirmek gerekiyor. Vatandaşlar, oy kullanma sorumluluklarını aşan bir dizi eylem belirlediler. Habermas’ın da belirttiği gibi çok istikrarlı olmadığını düşündüğümüz demokrasi, siyasal sistemi kendi içinde parçalamaya, toplumda bir direniş potansiyeli yaratmaya başladı. Sosyal eşitsizlik, siyasi önemi baltalayacak kadar ileri gitti. Son krizle birlikte vatandaşlar masaya bir sandalye daha taşıdı, masa artık yedi kişiden oluşuyor.
İlginizi Çekebilir
- hiçbir yerde deprem | Haber sitesi PolitikYol
- Rüzgar muhalefetin arkasındayken | Haber sitesi PolitikYol
- Brezilya’da sel ve toprak kaymalarında 6 kişi öldü
- İran’da zehirlenme vakaları: En az 100 kişi gözaltına alındı
- Merkez Bankası faiz oranını yüzde 8,5’e indirdi.
- İYİ Parti’den Yavuz Ağırralıoğlu: Masada pusuya düşürüldük
- Medeniyetler Korosu’nun Adana’daki Dayanışma Konseri Büyük İlgi Gördü
- yeni karanlık çağ | Haber sitesi PolitikYol
- CHP Özel: Ortak aday belirlemelerini bekliyorum
- CHP’li Beşarir: THK Üniversitesi diplomaları Yunsal Ban’ın başkanlığı döneminde verdi