Nesrin Özoren, Murat Ceylan, Hakan Yılmaz sadece benim bildiğim ve burada verebileceğim örnekler, yüzlercesi şu anda laboratuvarlarında ve kliniklerinde yorulmadan çalışıyor. Bu bilim insanları başarılarıyla ülkemizi daha parlak bir geleceğe taşıyacaklardır.
Akademisyenlerden artık Süpermen olmaları isteniyor; hem lisans hem de yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirecekler, araştırma ve yayınlar yapacaklar, patent alacaklar, iyi yönetici olacaklar, yurt içi ve yurt dışında kongrelere katılarak veya başka şekillerde kurumu temsil edecekler, kurum için para. Buna ek olarak, yakın zamanda bir start-up kurarak bilimsel keşiflerini ticarileştirmek zorunda kaldılar. Bu hafta sizleri başarıya ulaşmış üç değerli bilim insanımızla tanıştıracağım.
Prof. Dr. NESRİN ÖZÖREN
Mücadeleci bir ruha sahip olan Nesrin Özeren, hem bir öğretmen olarak hem de bir girişimci olarak her zaman dimdik ayaktadır. Bulgaristan’da okul başarılarıyla dolu bir Türk köyünde mutlu mesut yaşayan dönemin komünist rejimi, Türklerin isimlerini Bulgarlaştırmaya karar verir ve asıl yaşam mücadelesi buradan başlar. Bu karara direnen Nesrin, seçildiği liseden atıldı ancak yılmadı ve Viyana Büyükelçiliğimize başvurdu. Orada büyük bir ilgiyle evlerine gönderilirler ve 19 Mayıs’ta aile Türkiye’deki topraklarını geri alır.
İyi bir insan ve öğretmen olan Tercüman Lisesi’nin müdürü Bayram Bey, yeteneğini fark eder ve okula tam burslu olarak kabul edilir. Tüm olumsuzluklara rağmen üniversite sınavında iyi bir not alarak Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Fakültesi’ni kazandı. Ailenin imkanları kısıtlı olduğu için Balkan Türkleri Cemiyeti ve çeşitli vakıflardan aldığı desteklerle yaz aylarında ders vererek ve çalışarak eğitimine devam ediyor. Liseden başarıyla mezun olduktan sonra doktora ve doktora sonrası çalışmalar için ABD’ye gider ve orada dokuz yıl kalır ve sonunda memleketi olan Boğaziçi Üniversitesi’ne döner.
Nesrin Hanım, yaklaşık 20 yıldır hücrenin bulaşıcı ajanlara tepkisi ve bunlarla mücadelesinin şifreleri üzerine temel bilimsel araştırmalar yapıyor. Çok sayıda bilimsel yayını inceleyerek detaylar hakkında bilgi edinebilirsiniz. Tıpkı biyoteknoloji alanında olması gerektiği gibi, bilimsel araştırmalarının ürünü olarak kendisini girişimci yapan eşsiz bir mikroküre teknolojisi geliştiriyor.
Bu, örneğin soğukta aşıları taşıma ihtiyacını ortadan kaldırır. Geliştirdiği bu yeni teknoloji bir platform olduğu için insan veya hayvan aşılarında rahatlıkla kullanılabiliyor. Sadece bulaşıcı hastalıklarda değil, melanom gibi çok tehlikeli kanser türlerinin tedavisinde de kullanımına yönelik araştırmalar devam ediyor.
Aşılarda bu platform teknolojisinden yararlanmaya yönelik fare denemeleri iyi ilerliyor, ancak asıl zorluk, sonraki aşama çalışmaları dediğimiz insan denemeleri için önemli fon bulmak. Devlet savunma sanayine kayıtsız şartsız destek verirken, ısrarlarımıza rağmen bu tür biyoteknolojide büyük atılımlar yapabilecek projelere neden sıcak bakılmadığını anlamıyorum.
Dünyada benzeri olmayan bu teknoloji Türkiye’nin kaderini değiştirebilir. ABD, Avrupa, Çin, Japonya ve Türkiye’de patenti alınan ilk buluş. Ancak zaman çok hızlı akıyor ve patent süresi dolmadan önce buluşun ticarileştirilmesi ve ülkenin aslan payını alması gerekiyor. Eminim şu anda aşı yapan çok uluslu şirketler, mikroküre teknolojisi patentlerinin süresinin dolmasını yılları değil, saatleri sayıyorlar. Kampanya vaatlerine baktığımızda, biyoteknoloji gibi yüksek katma değer yaratabileceğimiz alanlara öncelik verileceğini bildirmekten mutluluk duyuyorum.
Nesrin Özeren, bir meslek örgütünde aktif rol alan, ülkenin sorunlarını düşünen, bilimde iletişimi iyi olan, sosyal ağları çok iyi kullanan gençlere de örnek oluyor. Girişimcilikte büyük başarılara imza atacağına inancım tamdır.
Üç bilim insanının ortak özellikleri var; Amaçlılık, merak, sabır, cesaret, çok çaba, disiplinler arası çalışma ve işbirliği eğilimi, öğrencilerinizi ve öğretmenliği sevme arzusu ve nihayet dünyaya meydan okumaktır.
DOÇ. Dr. MURAT CEYLAN
Murat Ceylan ilk olarak sosyal ağlarda öğrencilerinin kendisi hakkında yaptığı övgü dolu yorumlarla dikkatimi çekmişti. Ne yazık ki, bu yaygın bir olay değildir. 20 yılı aşkın süredir Konya Teknik Üniversitesi’nde Elektrik Elektronik Mühendisi olarak sağlık alanında yapay zeka üzerine çalıştığını öğrendiğimde hemen kendisiyle iletişime geçtim. Zamanla modern bir akademisyenden beklenen tüm görevleri en iyi şekilde yerine getirdiğini fark ettim.
Bir çok araştırması, yayınlanmış onlarca orijinal makalesi, devam eden bir çok projesi var ama bence hakim olduğu konu termal görüntüleme kameralarından görüntü işleme. Böylece erken teşhis mümkün olur; Örneğin, benim sektörüm olan kötü bir pediatrik cerrahi hastalığı olan nekrotizan enterokoliti sorun ilerlemeden teşhis edebiliyor.
Bu hastalıkla birlikte genellikle prematüre bebeklerin bağırsaklarında başlayan bir enfeksiyon tespit edilir ve zamanında önlem alınırsa bebek kolaylıkla iyileşir. Riskli bebeklerin göbeği çok hassas bir kamera ile dışarıdan izleniyor ve ortaya çıkan görüntüler yapay zeka tarafından işleniyor. Bu sayede çok küçük sıcaklık değişimlerini daha muayeneden önce ve bizi tanı koymaya zorlayacak röntgen verilerini tespit edebilir. Müthiş.
Bunu nasıl başardılar derseniz, iki yıl boyunca gece gündüz yenidoğan yoğun bakımda kalarak 40.000 adet termal ve hiperspektral görüntü alıp yapay zeka algoritmasıyla işlediler. Bunları değerlendirdiklerinde imzalar kadar benzersiz olduklarını ve solunum sıkıntısı sendromu, pnömotoraks, kafa içi kanama gibi çok farklı patolojilerin erken evrede teşhisinde kullanılabileceğini gördüler.
Bu çalışmayla TÜBİTAK Proje Performans Ödülü’nü ve hiperspektral proje yarışmasında dünya ikinciliğini almalarına şaşırmıyorum çünkü bunlar şimdiye kadar kimsenin başaramadığı işler. Yapay zeka ve termal kameraların gelecekte yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde karar destek sistemleri haline geleceğini öngörmek kehanet değildir.
Bu akıllı teknolojinin nadir çocukluk hastalıklarıyla sınırlı kalmaması gerektiğini düşünebilirsiniz. Hatta Murat Ceylan bu teknolojiyi atletlerdeki yaralanmaların erken teşhisi için geliştirmiş ve projesini AIVision adlı bir girişimin yardımıyla ticarileştirmiştir.
Neyse ki sporcularına körü körüne milyonlarca dolar yatırım yapan bazı kulüp liderleri bu değerli ürünü almaya başladı. Yakında profesörlüğe layık görülecek örnek girişimci bilim insanı Murat kardeşime hayatta başarılar diliyorum. O da benim gibi Türkiye’nin sağlıkta yapay zeka alanında lider ülkelerden biri olacağına inanıyor.
Ne yazık ki ülkemizde tıp mühendisliğinin önemi yeterince anlaşılamamış ve bu bilim dalı yaygın bir şekilde yaygınlaştırılamamıştır. Bununla birlikte, tıptaki gelişmeler şu anda temel araştırma, mühendislik, genetik ve biyoteknoloji gibi alanlardan gelmektedir.
- HAKAN YILMAZ
İtiraf etmeliyim ki, büyük şehirlerin dışında kurulan üniversiteleri hep eleştirmişimdir. Karabük Üniversitesi fakültesini ve özellikle Tıp Fakültesi’ni tanıdıkça, öğrettikleri öğrencileri ve projelerini gördükçe bu önyargım kırılıyor. Hakan Yılmaz bu kurumda uzun yıllar çalışmış ve sizlere tanıştırdığım iki arkadaşım gibi tüm dünyayı etkileyecek işler yapan, öğrencinin öğrenmesine ve yenilenmesine kendini adamış bir öğretmen.
Hakan bir bilgisayar mühendisidir; doktor, temel bilim insanı prof. Dr. Muhammed Kamil Turan olması hayatının dönüm noktalarından biri oldu ve o dönemde mühendislik ve tıbbı birleştirerek Karabük Tıp Mühendisliği Üniversitesi’nde akademik kariyerine başladı.
Bu sayı, 2013’te başbakanken Tayyip Erdoğan’ın kişisel desteğiyle COVID-19 nedeniyle kaybettiğimiz o dönemin rektörü Prof. mühendisler tıbbi cihazlarımızı yapıyorlar.” Dr. Burhanettin Uysala’nın ileri görüşlü bakış açısından ne kadar güzel olduğu tespit edildi. Şu anda, bölüm başkanı Prof. Dr. Tamila Anutgan aynı zamanda paha biçilmez ve üretken bir bilgindir.
Ne yazık ki ülkemizde tıp mühendisliğinin önemi yeterince anlaşılamamış ve bu bilim dalı yaygın bir şekilde yaygınlaştırılamamıştır. Bununla birlikte, tıptaki gelişmeler şu anda temel araştırma, mühendislik, genetik ve biyoteknoloji gibi alanlardan gelmektedir. Hekimler bu tür disiplinlerle ve sosyologlarla yan yana çalışmalıdır. Geleceğin hastaneleri sadece yatak, ameliyathane ve yoğun bakım ünitelerinden oluşmayacak; Belli ki bu bilim dallarının tüm bilgi birikiminden faydalanmak için tüm alt yapıları ile hastanede olacaklar.
Dört yıl önce Expomed ve çeşitli etkinlikler aracılığıyla Karabük Tıp Mühendisliği öğrencileri ve projeleri ile tanışıp hayran kaldım. Okuldan ayrılmadan önce patentleri vardı. Tabii mezunlar kolayca iş buluyordu. Hakan Yılmaz, kurucusu olduğu girişim Codinno’da (Coding for Innovation’ın kısaltması) sağlık sektörüne yönelik yazılım ve donanım çözümleri de sağladı.
Görüntü işleme, sanal gerçeklik ve yapay zeka onun ve şirketin özel ilgi alanlarıdır. Görme engelliler için “yol gösterici göz”, konjonktiva ve tırnak görüntülerinden hemoglobin takibi, fizik tedavinin sanal gerçeklikle oyunlaştırılması gözüme çarpan ürünlerden bazıları.
Hakan Yılmaz ve aynı üniversiteden arkadaşı Kimya Yüksek Mühendisi Doç. Dr. Mehmet Kayılı, son dönemde kanserin erken teşhisini sağlayabilen yapay zeka tabanlı çözümlerle gündeme geldi. Bilim camiasının ve medyanın haklı olarak ilgisini çeken bu çalışmada, kanser dokusundan alınan biyopsi materyalindeki bir protein parçası olan glikanları analiz cihazlarıyla profilliyor ve makine öğrenmesi ile sınıflandırıp değerlendiriyorlar. bir nevi yapay zeka.
Şu anda, yöntemleri %96’ya varan bir doğrulukla kanser ön teşhisine izin vermektedir. Üstelik bu tekniği akciğer ve tiroid kanserinde de kullanmaya çalışıyorlar; Bu çok heyecan verici değil mi? Belki de yakın gelecekte kanseri patolojik teşhis yerine kan, idrar ve tükürük gibi vücut sıvılarıyla kolayca teşhis edebileceğiz.
Üç bilim insanının ortak özellikleri var; Amaçlılık, merak, sabır, cesaret, çok çaba, disiplinler arası çalışma ve işbirliği eğilimi, öğrencilerinizi ve öğretmenliği sevme arzusu ve nihayet dünyaya meydan okumaktır. Nesrin Özoren, Murat Ceylan, Hakan Yılmaz sadece benim bildiğim ve burada verebileceğim örnekler, yüzlercesi şu anda laboratuvarlarında ve kliniklerinde yorulmadan çalışıyor. Bu bilim insanları başarılarıyla ülkemizi daha parlak bir geleceğe taşıyacaklardır. Bugüne kadar veremediklerimizi onlara vermenin, sunamadığımız fırsatları sunmanın zamanı geldi. Bizlere, insanlığa götürdüklerini geri vereceklerine eminim.
İlginizi Çekebilir
- BALKAN | Filistin: Depremin ardından Türkiye ile birleşelim
- BALKAN | Üye Devletler, 2024-2025 için DSÖ bütçesini yüzde 20 artırmayı taahhüt ediyor
- Fed’den faiz artırımı sinyali | Haber sitesi PolitikYol
- ANGİAD, kadın üyeleri adına TEV’e bağışta bulunarak üniversite öğrencilerinin eğitim giderlerine destek oldu.
- BALKAN | TDP gençlik kolları 19 Mayıs münasebetiyle futbol turnuvası düzenledi.
- BALKAN | “Arnavutluk Türkiye’nin en büyük ortaklarından biri haline geldi”
- ANKET: Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı yarışında önde
- Ankara Belediyesi, 14.000 ilkokul öğrencisi için kantin bakımını sürdürüyor.
- ABD’den Flake-Kılıçdaroğlu görüşmesine ilişkin açıklama
- Milletler İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, ölüm yıl dönümünde Muhsin Yazıcıoğlu’nu saygıyla anıyor: Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili soruşturmayı birlikte tamamlayacağız